Afüzyon
Üstten tüm vücuda fıskıyeyle belirli basınçta ılık deniz suyu verilerek yapılan rahatlatıcı, dinlendirici ve canlandırıcı bir masaj. Isıtılarak vücuda püskürtülen deniz suyuyla yapılan masajla gerçekleştirilir. Bu işlem kan dolaşımını uyarır, stress azaltarak rahatlamayı sağlar.
Isıtılmış termal su vücuda duş başlıklarından verilerek yaratılan basınç gücü ile uygulanır. Suyun masaj etkisi ve elle yapılan masajın birlikte uygulanmasından ibaret afüzyon masajı selülit giderici, doku düzenleyici, kan dolaşımını hızlandırıcı, ciltteki pürüzleri giderici etkilere sahiptir.
Yüzüstü uzanılarak üstten fıskiye ile verilen deniz suyunun yarattığı basınç gücü ile uygulanan bir masaj türüdür. Canlandırıcı, selülit giderici, doku düzenleyici, kan dolaşımını hızlandırıcı ve el masajına hazırlayıcı bir bakımdır. Vücudun direncini arttırıcı, cilt pürüzsüzleştirip güzelleştirici, bazal metabolizmayı düzenleyici ve vücudu dinlendirici bir etki yaratır.
Acupressure
sözcüğü, “Akupresür”, “Akupressur” veya daha Türkçeleşmiş ifadesiyle “Akubası” olarak dilimizde kullanılır.
Bedende belli akupunktur noktalarının üzerine basarak, ovarak ve farklı uygulamalarla manipüle edilmesi tekniğine Akupresür adı verilir. Akupunktur noktaları meridyen olarak bilinen belli enerji hatları üzerinde bulunan noktalardır. Meridyenler bedenin ana caddeleri, akupunktur noktaları ise merkezî duraklar olarak da düşünülebilir. Bedenimizde organlarımız her an yaşamsal enerji üretir (“chi”). Kan dolaşımı ve nefes (oksijen alış verişi) bedenimizin en temel enerji akımını temsil eder. Birçok nedenle bu enerjinin serbest akımı engellenirse fiziksel sıkıntılar oluşur. Akupresür ile bedenimizdeki enerji akışı dengelenir ve tüm organ, sistem ve dokularımız ahenk içinde çalışabilir.
Akupresür (Acupressure), Çin’de binlerce yıldır uygulanan bir tedavi yöntemidir. Genel olarak belirli noktalara basınç uygulamak suretiyle bölgede toplanan enerji yoğunluğunun dağıtılması ve ilgili noktalarla bağlantılı organların bu şekilde rahatlatılması esasına dayanır.İğnesiz akapunktur olarak da nitelendirilen yöntem, “jimmy” adı verilen ahşap aletlerle yapılabildiği gibi doğrudan parmaklarla da yapılabilmektedir.
Geleneksel Çin Tıbbı’nın bir parçası Akupresür’da amaç bloke edilen enerji ve gerginlikleri hafifçe bastırarak yapılan masajlarla çözmektir.
Aküpresür, ilk defa Çinliler tarafından uygulanmaya başlanan, tedavisi itibarıyla akupunktura benzeyen bir yöntemdir. Aküpresürün tarihi akupunkturdan daha eskilere dayanmaktadır. Çinliler bir süre sonra akupunkturu geliştirmişler ve aküpresürün yerine onu kullanmaya başlamışlardır.
5000 yıl öncesine dayanan bu masaj Çinliler tarafından “iğnesiz akupunktur” olarak da adlandırılır. Bu teknikte, enerji kanallarından oluşan görünmez bir sistemin belli noktalarına derin parmak basısı uygulanır. Bu noktalar doğrudan vücudun belli organ ve bezlerine bağlı olduğundan, bu noktalara enerji akımında sıkıntı olduğunda rahatsızlık duyulur. Akubası, bu noktaları uyararak sıkışmaları giderir ve enerji akımını artırarak stresi azaltır. Böylece vücudun uyum içinde çalışarak sağlıklı olması sağlanır. Shiatsu masajı Japonların 1000 seneden beri kullandıkları bir akubası tekniğidir.
Aküpresür tedavisinde de akupunkturdaki gibi vücudu meridyenler ve belli noktalara ayırıp iyileştirmek esastır. Tespit edilen bölgelere basınç uygulayıp o bölgedeki ağrıları azaltabilirsiniz. Bu işlem, vücudun geri kalan kesimini de pozitif olarak etkileyecektir.
Aküpresürün akupunkturdan farkı, iğne yerine el ya da ayaklarla basınç uygulanıyor olmasıdır. Hastanın iyileştirmeye gerek duyulan bölgelerine el ve ayak basıncı uygulanarak o bölgedeki kaslar gevşetilir. Aküpresür kan dolaşımını hızlandırıp vücudu güçlendirir.
Terapi uzmanı Akupressur uygulamasında meridyenler üzerindeki akupunktur noktalarını baş parmak ve diğer parmaklar, parmak orta mafsalı ve el ayası ile basınç uygulayarak uyarıyor.
Bu uyarmalar Oi’yi, yani enerji akışını dengeleyen, gerilimleri yumuşatan ve vücudun kendi kendini tedavi etmesinde destek sağlayan yumuşak dairesel bir hareketle gerçekleşiyor. Ana meridyenler tırnaklarda, el ve ayak parmaklarında başladıkları için sıkıştırma hareketleri buralarda uygulanıyor. Uyanlar, bazen üzerinde düğümler bulunan ağaçtan bir alet ile de sağlanabiliyor.
Akupressur, gergin kasları yumuşatıyor; kan dolaşımını hızlandırıyor ve atıkların atılmasını sağlıyor. Bu şekilde baş ağrılarına, sinüzit ve regl şikayetlerine karşı bir tedavi uygulanması mümkün oluyor. Bati Dünyası araştırmacıları bu yüksek etkinliği; ağrıları hafifleten ve bir rahatlama sağlayan endorfin boşalmasına bağlamaktadırlar.
Aküpresür asıl olarak ağrıların giderilmesinde kullanılmaktadır. Ağrıların giderilmesi kişiyi hem bedensel hem de zihinsel olarak rahatlatacaktır.
Anti-Stres önerisi: Sakinleşmek için Akuspressur’dan yararlanabilirsiniz. ‘Olağanüstü sakinlik’, dizinizin altında yeralıyor! Stresle başedemediğinizde işaret parmaklarınızla bu noktaya yaklaşık 20 saniye boyunca baskı yapın. Akupressur, sizi sakinleştirecek!
Akupressür (baskı masajı) ise stres noktalarına uygulanarak, sakinleştirici etkisiyle fazla kiloların birikimine karşı çıkıyor. Belirli akupressur noktalarının masajla uyarılmasıyla, kilo verme çabaları desteklenebilir. Belirtilen noktaları işaret parmağı ve orta parmağınızın ucuyla, soldan sağa ve dıştan içe doğru dairesel hareketlerle ovalayın: Zhongzu: Bu nokta elin üstündedir. Elinizi yumruk yaptığınızda, serçe parmağınızla yüzük parmağınızın başlangıç noktaları arasındaki çukurluktur. Önce sağeli, sonra da sol eli ovalayın. Zhongwan: Bu nokta, göbekten 4 parmak kadar yukarıdadır. Zusanli: Bu akupressur noktası, baldır kemiğinin dış tarafında, diz ekleminin hemen altındadır. Önce sağ bacağı, sonra da sol bacağı ovalayın.
Akupunktur
Vücutta belirli noktalara iğne batırmak suretiyle çeşitli hastalıkları tedavi etme metodudur.
Akupunktur özellikle ağrılı durumlar olmak üzere bir çok hastalığın tedavisinde kullanılmaktadır. Eklem ağrıları, kas ağrıları, migren ve hatta menstriasyon ağrılarında etkilidir. Ayrıca mide ve barsak şikayetleri, yüz felci, bulantı ve sinüzitte bile akupunktur tedavisine başvurulabilir.
AKUPUNKTUR İLE TEDAVİ EDİLEBİLECEK HASTALIKLAR
* BOYUN, DİZ KİREÇLENMESİ
* BOYUN-OMUZ-KOL-EL TUTULMASI
* GÖĞÜS KAFESİ KASLARI AĞRILARI
* SIRT AĞRILARI
* DİZ KİREÇLENMESİ
* BEL VEYA BOYUN FITIĞI
* SİYATİK
* TENİSÇİ DİRSEĞİ
* ŞİŞMANLIK
* UYKUSUZLUK
* GERİLİM
* KORKU, SİNİR, EVHAM…
* BAŞ AĞRILARI
* YÜZ AĞRILARI
* YÜZ FELCİ ( İLK 3 AY İÇİNDE )
* YÜZDEKİ SİVİLCELER
* GECE YATAK ISLATMALAR
* ERKEKLERDE ERKEN YAŞTA CİNSEL GÜÇSÜZLÜK
* KADINLARDA CİNSEL SOĞUKLUK
* KISIRLIK
* AĞRILI ADET
* ADET GÖREMEME
* SICAK BASMASI, SIKINTI, SİNİRLİLİK…
* ALERJİK NEFES DARLIĞI
* ZONA HASTALIĞI VE SEKELLERİ
* KULAK ÇINLAMASI
Anti-Aging
“Anti-aging” sözcüklerin sözlüksel karşılıkları ile “anti-yaşlanma” veya “yaşlanma-karşıtı / yaşlılığa karşı” olarak çevrilebilir ancak dilimizdeki en çok kullanılan şekli “yeniden gençleşme” olmakla birlikte “geriye yaşlanma”, “yaşlanmayı geciktirme”, “yaşlanmayı yavaşlatma”, “yaşlanmayı durdurma”, “yaşlanmayı önleme”, “yaşlanmayı önleyici”, “gençleştirme”, “sağlıklı yaşlanma” gibi çok çeşitli şekillerde kullanılmaktadır.
Vücudun yaşlanma sürecini yavaşlatabilecek her şeyi ifade eder: Hormon tedavisi, vitamin ve gıda tamamlayıcı maddeler, bilinçli beslenme, jimnastik, stres atma, özel kozmetik vasıtasıyla kendine güvenin desteklenmesi, iyimser bir yaşam felsefesinin geliştirilmesi.
Anti-Aging kelime anlamı olarak “yaşlılığa karşı” demektir. Anti-Aging terimini tıbbi olarak, aktif tedbir alma veya koruyucu tıp olarak nitelendirebiliriz. Anti-Aging yaşlanmayı mümkün olduğu kadar yavaşlatmak ve vücudun bir bütün olarak orantılı ve sağlıklı yaşlanmasını sağlamak amacıyla uygulanır. Cilt dokusunu ve bağlayıcı hücreleri yenilemek, hormonal dengesizlikleri erkek ve kadında ayrı ayrı ele alarak dengelemek, cinsel gücü ve sağlığı arttırmak, yaşlanma sonucu oluşabilecek hastalıklara karşı erken tanı ve önlem almak Anti-Aging’in uygulama amaçlarından başlıcalarıdır.
Anti-Aging Uygulamaları
* Detoks tedavisi (Bedenin arındırılması)
* Şelasyon tedavisi
* Vitamin ve mineral destekleri,
* Antioksidanlar
* Hormonlar
* Psikolojik destek ve telkin (Hayata pozitif bakabilmeyi öğretmek)
* SPA - Kaplıca - Talasoterapi
* Kozmetik destek (cilt ve yüz bakımı)
* Estetik cerrahi yardımlar
Anti-Stres Masajı
Anti Stres Masajı, yavaş ve ritmik yapılan bir masaj tipidir. Kasları gevşetici rahatlatıcı etkisi vardır. Yumuşak hareketlerle tepeden tırnağa kadar yapılan masaj sayesinde vücuttaki kas ve dokuların gevşemesi sağlanıyor.
Anti-stres masajı yüz, baş, boyun, sırt ve ayak tabanını kapsıyor, gerilimi etkin olarak gideriyor.
Shiatsu masajı dünyada giderek artan bir ilgi gören bir masaj türü. Tüm vücut akupresör noktaları esas alınarak yapılan shiatsu masajı, dinlenme, stresten kurtulma, ağrılı adele bölgelerinin rahatlatılması ve uykusuzluk sorunlarını giderme amacıyla yapılıyor.
Aromaterapi Masajı
Bitki özlerinden elde edilmimş karışımlardan hazırlanan masaj yağlarını kullanılarak uygulanan bir masaj yöntemidir. Bu masajda dikkat edilen, temponun düşük ve hareketlerin şiddetinin hafif olmasıdır. Rahatlatıcı, gevşetici ve dinlendirici bir özelliğe sahip bir masajdır. Bu masajda oluşan etki hem yapılan temas hem de uygulanan yağın kimyasal özelliği ile olmaktadır. Farkı amaçlar için elde edilmiş yağlar masaj yağları ile belli oranlarda karıştırılarak uygulanmaktadır.
Özyağlarla (esansiyel yağlar) yapılan masaj, deri yüzeyini daha çok ısıtır ve yoğun kas, eklem ağrılarına ve zayıf dolaşım bozukluklarına çok faydalı olur. Aromatik özyağların keyifli kokusu, duygusal kaynaklı fiziksel sıkıntılar üzerinde de çok etkilidir. Özyağlarla nefes rahatlatılabilir, sakinleşme ve yavaşlama ile kişi kendini daha iyi hissedebilir. Aromaterapi, masajla maksimum iyileştirme özelliği sağlar. Beynimiz, koku ve dokunma gibi farklı kaynaklardan farklı sinyallerle sürekli iyi yönde uyarılır. Kişi kendine bakıldığı ve şımartıldığı duygusuyla rahatlar, dinlenir, arınır ve denge bulur.
Süre yaklaşık 60 dakikadır.
Şifalı ot ve çiçek yağlarıyla yapılan bu masaj hem cildi beslemekte hem de kokunun şifa özelliği kullanılıyor. Klasik bir masaj tekniği ile tüm bedene sürülen yağlar önceden seçilebilir. Zihinsel ve fiziksel yorgunlukta biberiye özü, sinüzit ve nezlede okaliptüs yağı üst solunum yoları için iyi gelecektir.
Aromaterapi
Bitkisel Aroma yağları ile terapi uygulama yöntemidir. Aromaterapi’de kullanılan yağlar, bitkilerin kök, çiçek, yaprak vs. bölümlerinden elde edilen saf uçucu yağlardır.
Aromaterapi çok eskiye dayanan bir tedavi yöntemidir. Köklerini Hindistan ve Çin uygarlıklarında görebiliriz. Mısırlılar ise aroma yağlarını mumyalamada ve ayinlerde kullanmışlardır. Aromaterapi daha sonra Mısır’dan Yunan uygarlığına geçmiş, oradan da bütün dünyaya yayılmıştır.
Eski zamanlarda aromaterapi bir koruyucu hekimlik sistemi idi. Ama dünyada ilaç sanayii başlayınca ve hazır ucuz ilaç elde edilince, zahmetli olan bu işlemden zamanla vazgeçilmiş ve aromaterapi gündemden kaybolmuştur.
Yüzyılımızın başlarında Fransız Kimyager Doktor Gattefosse, laboratuvarında yaptığı bir deney esnasında kaza ile elini yakmış (gaz lambası ile), o sırada elinde bulunan şişeden dökülen lavanta yağının elini süratle iyileştirdiğini farketmiştir. Daha sonra yaptığı araştırmalar sonucunda yağların, güçlü antiseptik, mikrop öldürücü, iyileştirici, hızlı hücre yenileyici etkilerinin olduğunu saptamıştır. Ayrıca aroma yağlarının kan dolaşımı yardımı ile lenf sistemine ulaştığını ve hücre arası sıvı (extra cellular fluid) yolu ile iyileştirdiğini kanıtlamıştır. Diğer bir Fransız, Dr. Jean Valnet ve Madam Maury da bu konuda iyi araştırma yapan uzmanlar arasındadır. Dr. Jean Valnet, İkinci Dünya Savaşı’nda aromaterapiyi, yaraları tedavi etmek ve çabuk iyileştirmek için geniş olarak kullanmıştır. Bir biyokimyacı olan Madam Maury ise konuyu, kozmetik ve gençleşme tedavilerine kadar yaygınlaştırmıştır. Günümüzde Avrupa’da, özellikle İngiltere ve Fransa’da popülerlik kazanan bu yöntem, zamanla bir yaşam biçimi haline gelmiş bulunmaktadır.
Aromaterapi, bitkisel öz yağların kimyasal yapısı ve enerjilerinden faydalanan ve masaj, teneffüs (buğu), kompres, banyo ve diğer yollarla uygulanmasını içeren, sağlık ve güzelliği destekleyen doğal bir terapidir. Bitkisel öz yağlar, aromatik bitkilerden buhar-damıtma yoluyla elde edilen konsantre yağlardır. Bu öz yağlar günlük yaşamda genellikle kullanılan diğer vücut yağlarının aksine, cilt tarafından çok kolay emilen, çok güçlü etkileri olan ve dikkatle kullanılması gereken yağlardır.
Uzman uygulamalarla Aromaterapi gerek fizyolojik sorunların gerekse stres kaynaklı duygusal problemlerin çözümü için destek sağlar. Aromaterapi beden ve aklın bir bütün olarak değerlendirildiği bütünlükçü -holistik- bir yaklaşımdır. Günümüzde özellikle destekleyici terapi yöntemleri arasında Aromaterapi’nin önemli bir yeri olduğu kabul görmektedir.
Koruyucu sağlığın genelde hastalıklardan korunmak için bedeni güçlendirmeye dayandığı bilinmektedir. Aromaterapi’den faydalanmak için çok belirgin bir şikayetinizin olması gerekmez. Günümüzün stresli yaşam biçiminden kurtularak sağlıklı bir ruh, beden ve zihin gücüne sahip olmak için de Aromaterapi’den yararlanabilirsiniz.
Her bitkisel öz yağın belirli özel bir işlevi vardır. Kimi öz yağlar rahatlatırken, kimileri de toksin atmak suretiyle canlandırır. Aromaterapi, masajın rahatlatıcı etkisi ile öz yağların iyileştirici özelliklerini birleştirir. Bitkisel öz yağlar, yüzü ve saçı da içeren tüm vücuda değişik masaj teknikleriyle uygulanır.
Aromaterapi, aşağıdakiler de dahil, pek çok sıkıntıya iyi gelir.
Kas, Kemik ve Eklem Sorunları
* Bel ve sırt ağrısı
* Eklem iltihaplanmaları/ romatizma
* Spor yaralanmaları, kas ve eklem rahatsızlıkları (burkulma, incinme vb.)
Stres Kaynaklı Sorunlar
* Stres, anksiyete, huzursuzluk, tedirginlik, gerginlik, uykusuzluk
* Deri şikayetleri, (deri kaşıntıları ve döküntüleri, egzama vb.)
* Başağrısı/ migren
Kadın Sağlığı
* Regl sıkıntıları (sancılı regl ağrıları, aşırı kanama, reglden kesilme vb.)
* PMS (regl öncesi gerginlik, şişkinlik, huzursuzluk vb.)
* Menopoz ile ilgili sorunlar (ani hormonal değişiklikten kaynaklanan terleme, sıkıntı, gerginlik, şişkinlik vb.)
Hamilelikteki Sıkıntılar
* Rahatlayamama
* Bel ve sırt ağrıları
* Bacaklarda şişme
Diğer Rahatsızlıklar
* Solunum sorunları (astım, bronşit vb.)
* Dolaşım sorunları (tansiyon, baş dönmesi vb.)
* Sindirim sorunları (kabızlık, hazımsızlık vb.)
* Kulak, burun, boğaz (sinüzit, kulak ağrısı vb.)
* Selülit ve kilo problemi
Ayak Banyoları
Ayakların ve bacakların bir kısmının banyoya tabi tutulması.
Bir ayak banyosu basitçe ayakları ve baldırları şifalı bitki banyo suyu ile doldurulmuş derin bir kap veya banyonun içine sokmaktır. Kronik olarak soğuk olan ayaklar için 15 dakika sürecek bir sıcak ayak banyosu iyi bir tedavi olacaktır. Bu aynı zamanda mesane, böbrek, boğaz ve kulak iltihaplan içinde tavsiye edilir. Soğuk ayak banyoları (soğuk rahatsızlık vermeye başlayınca veya ayaklar sıcak hissine kapılınca sonlandırılır) yorgun ayaklar, kabızlık, uykusuzluk, baş ağrısı, burun kanaması ve soğuk algınlığı için faydalıdır. Bacaklarda dolaşımı uyarır, varis oluşumunun önlenmesine de yardımcı olduğu ve hatta az adet kanamasına bile iyi geldiği söylenir. Aynı zamanda uykusuzluk, baş ağrısı, yüksek kan basıncı ve kronik ayak soğukluğunda da faydalı olduğu söylenir.
Banyo: Sabunlu ılık su içinde ayaklarınızı yıkayın, 35 derece sıcaklık idealdir. Banyo süresi ne çok kısa, ne de çok fazla uzun olmasın…En basit ayak banyosu tuzlu sudur. Ancak kozmetiklerde özel olarak ayak banyosu için hazırlanmış rahatlatıcı, dinlendirici, canlandırıcı ve ferahlatıcı banyo suları da var; üstelik bu sular ayaklarınıza hoş bir koku da bırakıyorlar.
Arıtma: Ayaklarınızın da ölü hücrelerinden arındırılması gerekiyor. Pomza taşı eski ama etkili bir arındırma yöntemidir. Arındırma işlemini, canlı hücreleri de zedelememek için ayağınız iyice kuru iken yapmalısınız. Özellikle madeni ayak törpüleri kullanıyorsanız… Fazla hırçın olmayın; zira deriyi fazla zorlamak yeni ölü hücrelerin oluşumuna yol açar!
Masaj: Masaja ayak parlaklarınızdan başlayıp bileğe doğru devam edin. Masaj yaparken ayak parmaklarını teker teker çekin; rahatlamak için etkili bir işlemdir. Ayak tabanında özenle durun: Bir noktada hassasiyet hissederseniz, o gün o noktanın temsil ettiği organ formda değil demektir (Ayak tabanı vücudumuzu temsil eden noktalarla dolu). Masajınızı bir ayak kremiyle yapın.
Ayurveda
Hayat bilimi olarak tanımlanan ve Hinduizm’den gelen deyim alternatif tıbbın temelini oluşturmaktadır. Ayurveda anlayışına göre sağlıklı bir bedene sahip olmak için, fiziksel, zihinsel, sosyal yönden aktif olmak gerekmektedir. Bu felsefeye göre beden, duyular, zihin ve ruh bir bütün olarak tedavi edilmelidir. Günümüzde uygulanan SPA yöntemleri ve terapiler ayurveda felsefesinden esinlenmiştir.
Şu an yeni bir tıp dalı olarak bilinen Ayurveda, aslında binlerce yıl öncesine dayanan Hindistan kökenli en eski tıp sistemlerinden biridir. Ancak başta Amerika’lılar olmak üzere batılılarca tekrar gözden geçirilmiş ve modernize edilmiştir. 1990 yılı Ocak ayında, dünyada birçok ülkenin bir referans merkezi olarak kabul ettiği Amerikan Konseyi’nce, legal, tavsiye edilecek bir tıp dalı olarak kabul edilmiştir.
Kelime anlamı olarak (Ayur) yaşam ve (Veda) bilgi, yani yaşam bilgisi demektir. Amaçları hayatı uzatmak, mükemmel sağlığı yaratmak ve hastalıkları, bozuklukları vücuttan uzaklaştırmaktır. Ayurveda’nın esas önemli noktalarından biri de insanı, beden ve zihinle bir bütün olarak görmesidir. Ve onun tüm unsurlarını bir arada uyumlu ve dengede tutmaya çalışmasıdır.
Ayurveda Doktoru tedavide ve hastalıkları önlemede 6 temel ilkeyi kullanır:
1. Diyet
2. Yaşam tarzı
3. Ev ilaçları
4. Pancha Karma (arındırma tedavisi)
5. Bitkisel Karışımlar
6. Marma (zihnin nasıl çalıştığını anlatan Ayurvedik bir sanat ve bilimdir)
Ayurveda pratik, klinik ve tıbbi bir bilimdir. 8 basamaklı (nabız, idrar, dışkı, gözler, dil, konuşma, deri ve yapı) eşsiz bir analiz metodu vardır. Bu basamaklardan en önemlisi nabız analizidir. Binlerce yıldır bu bilgi sözlü bir gelenek olarak hocalardan öğrencilere geçmiştir. Deneyimli bir Ayurveda doktoru nabız analizi sayesinde yapı, hastalık, ve hatta hastalık prognozu hakkında bilgi sahibi olur; göze direk çarpmayan gözlemlerde bulunur.
Ayurveda, evrenin 5 temel prensibi (Boşluk, Hava, Ateş, Su,Toprak) ve bunların birbirleri ile olan ilişkisine dayanan Tridosha Teorisini baz alır.
Her insanda egemen olan bir, bazen iki, hatta ender olarak üç doşa (dosha) vardır. Bu doşalar kişiye bütün önemli özelliklerini verirler, böylece hiç kimse bir diğerinin aynı olamaz. Eğer bu doşalar dengeden çıkarsa, artarsa ya da azalırsa hastalıkların yolu açılmış olur. Mükemmel bir sağlık için kişinin kendi beden tipini, yani doşa tipini bilmesi çok önemlidir. Başlıca üç grup doşa vardır; Vata, Pitta, Kapha. Bu doşalar temel olarak beş elementten; boşluk, hava, su, ateş ve topraktan oluşurlar.
1. Doşa Vata (boşluk ve havadan oluşur): Özellikleri; değişken, kuru, hafif, soğuk, küçük, hareketli ve sert olmasıdır. Diğer doşalara liderlik eder. Vücutta enerji ve hareketi sağlar, sinir sistemini çalıştırır. Konuşma, duyu ve hareket organları, nefes alıp vermek, bağırsak ve idrar yolu hareketleri hep bu doşa tarafından yönetilir. Anormal çalıştığında, arttığında, sinirlilik, gerginlik, uykusuzluk, dinlememe, kuruluk, kabızlık, ağrı, endişe, gaz, üşüme, kasların seyirmesi gibi durumlar meydana gelir.
2. Doşa Pitta (ateş ve nemlikten oluşur): Özellikleri; sıcak, keskin, hafif, yağlı, hafif sıvı, asidik, acı, ekşi, kokulu olmasıdır. Bağırsakları bo-şaltıcı etkisi vardır. İştah, susuzluk hissi, ısı dengesi, görme, cilt rengi ve keyif alma bu doşa tarafından yönetilir. Dengede olmazsa aşırı sıcak ve yanma hissi, cilt ve görme problemleri, ülser, kötü koku, kızgınlık, aşırı acıkma, susama, yüzde kızarıklık, terleme oluşur.
3. Doşa Kapha (su ve topraktan oluşur): Özellikleri; yağlı, soğuk, ağır, yumuşaklık, parlaklık, sağlamlık, tatlılıktır. Vücuda kuvvet, destek ve cesaret verir. Bağışlama, iyileşme gücü sağlar. Dengede olmazsa, fonksiyonlarda ağırlık, şişmanlık, aşırı yavaşlık, donukluk, depresyon, allerji, kaşıntı, aşırı uyku gibi problemler ortaya çıkar.
Ayurveda insanlar gibi, günü ve mevsimleri de Doshalarla ifade ederek birbirinden ayırır. Günün değişik zamanları ve mevsimlerin insanları farklı şekillerde etkilediğini göz önüne alır. Bireylerin Prakrutisini gün ve mevsimlerin bölümleri ile ilişkilendirerek yaşam rejimleri tavsiye eder. Böylece bireylerin doğa ile uyumunu sağlayıp hastalanmalarını engelleyerek yaşlanmalarını geciktirme yoluna gider.
Ayurveda Masajı
Ayurveda masajı beden ve zihni bir bütün olarak ele alır. Bu masaj uygulamasında bedenin kendini onarması, tazelemesi, yenilemesi, zihnin de sakinleşip dinginleşmesi için beden sistemlerine gerekli yaşam enerjisi sağlanır. Bedende birikmiş bütün olumsuz enerjiyi temizler, kaslardaki gerilimi rahatlatır, bedeni güçlendirir, erken yaşlanmayı ve kırışıklıkları durdurur.
Kişileri stresten uzaklaştırıp rahatlamasına, kaslardaki ağrıların azalmasına ve uykuların düzenlenmesine yardımcı olan bir masaj türüdür. Ayurveda’nın en güçlü koruma ve gençleştirme yöntemi ‘pancha karma’dır. Bu yöntem, fizyolojik arınma kürü esnasında uygulandığı gibi, kürden bağımsız olarak da uygulanabilir. Arınma kürü, ağızdan alınan yağlarla uygulandığında içerden yumuşatılan toksinler, yerlerinden sökülerek boşaltım sistemine yönlenmesine yardımcı olur.
Ayurveda ile Sağlıklı Zayıflama
Ayurveda’ya göre karbonhidrat ve proteinler aynı anda yenirse, vücut önce karbonhidratı şekere çeviriyor, hayvansal ürünlerdeki doymuş yağı ise depoluyor. Kırmızı biberin azı yağları yakıyor… Amaç kişilerin doğru beslenerek, doğru egzersiz yaparak toksinleri temizleyip, fizyolojilerini dengeli hale getirmek. Ayurveda’ya göre şişmanlığın pek çok nedeni olabilir ve bunun için çocukluk, hatta bebeklik dönemine bakılmalı.
Ayurveda, şok diyet programlarını, sağlıkla ilgili çok özel ve acil problemler dışında önermiyor. Onun yerine, zaman içerisinde basamak basamak kilo almaya yol açan nedenleri ortadan kaldırmayı, yaşama ve beslenme tarzında değişiklikler yaparak daha sağlıklı kilo verdirmeyi amaçlıyor.
Ayurveda’da yiyecek ve içecekler, onların tadı ve kokusu çok önemli. Çünkü vücudumuzun dışarıyla alışverişi, en çok yiyecek ve içeceklerle olur. Ayurveda’da hayvansal protein tüketimi yok. Karbonhidratlar (pilav, makarna, patates, ekmek vb.) ile hayvansal ürünler (et ve sütlü gıdalar) aynı öğünde tüketilirse, vücut önce karbonhidratı glikoza çeviriyor, hayvansal ürünlerdeki doymuş yağları da depoluyor. Eğer kişinin enerji tüketimi yüksekse, o zaman yağları enerjiye dönüştürmek için yakıyor. Makarna, unlu mamuller, tatlı, şeker, pizza, pide hamuru, kek karbonhidratlara; salam, sosis, pirzola, tavuk, balık, deniz ürünleri ve yağlı peynirler ise doymuş yağlara örnek olarak gösterilebilir.
Balneoterapi
Toprak, su ve iklim kaynaklı (şifalı) etkenlerin banyo, içme ve inhalasyon şeklinde, seri halde uygulanmaları ile yapılan, ortam değişimi de sağlayarak, bu yörenin iklim ve biyolojik ortamının da etkisi altında ve kür tarzında gerçekleştirilen bir tedavi yöntemidir. Balneoterapi uygulamaları “kaplıca tedavisi” kapsamında yer alır.
Özel jakuzili küvette çeşitli sualtı masaj programlarına verilen isimdir. Termal veya deniz suyu içeren küvetlerde ayarlanan programa ve eklenen katkılara göre kan dolaşımı hızlandırılır, stres ve sırt ağrıları gideriliyor, vücut dinlendiriliyor. Selülit ve incelme bakımlarında da son derece etkili.
Sıcak ve madensel yer altı sularının tedavi edici etkilerinden banyo veya kısmi banyo şeklinde yararlanılmasına, kaplıca tedavisi veya “balneoterapi” adı verilir. Balneoterapinin başlıca amaçları, vücut direncini arttırmak, hastanın şikayetlerini azaltmak, hastalık bulgularını ortadan kaldırmak ve kalıcı hasarları önlemektir. Bir yer altı suyuna “şifalı su” denilebilmesi için 1 litresinde en az 1 gram mineral ve eşit değerlerde karbondioksit, hidrojen sülfür ve radon gazlarından en az biri bulunmalıdır. Su sıcaklığı da 200 derecenin üzerinde olmalıdır.
Yeraltı suları uzun yıllardır kullanılmasına rağmenklinik sonuçlarının bilimsel olarak araştırılması yenibaşlamıştır. Termal suların banyo, içme veya inhalasyonyoluyla tedavi şekline balneoterapi (tıbbi hidroloji, termal tedavi veya spa) denmektedir. Balneoterapi, sıklıklaromatoloji ve fizik tedavide kullanılmaktadır. Kronikdejeneratif diz eklem osteoartriti, ankilozan spondilit, fibromyalji ve alt taraf felçlerinde yangıyı azaltma, pro-prioseptif duyu girişini artırma, ağrıyı ve hareket kısıt-lamasını azaltma, dengeyi sağlama açısından yararlarsağlamaktadır. Ayrıca bu hastalığı çekenlerde yaşamkalitesi, fonksiyonel kapasiteyi ve morali arttırmaktadır.Termal sular sedatif etkileri nedeniyle de, fibromyalji vepsikosomatik hastalıkların tedavisinde başarıyla kul-lanılmaktadır. Termal suların içilme yoluyla sindirimsistemi hastalıkları ve böbrek taşlarına iyi geldiği sap-tanmıştır. Balneoterapiye eklenmiş diyet danışmanlığı,fizik tedavi, fitness, masaj, manipülasyon, su altındatraksiyon, ultrasonik tedavi, kızılötesi veya kısa dalgatedavisi, egzersiz, sağlık eğitimi, regülasyon, stres azalt-ma, relaksasyon, rekreasyon ve eğlence aktiviteleritedavinin etkinliğini arttırmaktadır. Balneoterapininciddi olarak antioksidan etkisi ve plazma homosisteindüzeylerini arttırdığı gösterilmiştir. Termal sularınküratif ve tamamlayıcı tedavide kullanılması hastalarabinlerce yıldır olduğu gibi yarar sağlayacaktır. Termalsular birçok alanda olduğu gibi tıpta da tedavi amaçlı kullanılmaktadır.
Balneoterapi uygulamaları içine;
* Termal banyo uygulamaları,
* doğal mineralli sularla yapılan içme kürleri,
* inhelasyon uygulamaları ve gazlar girer.
Balneoterapinin çeşitli hastalıklarda endikasyon ve kontraendikasyonlarını inceleyen bilim dalına balneoloji adı verilir, Balneoloji banyoların bilimi anlamına gelmektedir.
Banyo vücudun tamamının veya bir kısmının fiziksel yada kimyasal etki altına tutulmasıdır, kısaca balneoterapi doğal kaynakların tedavi amacıyla kullanımıdır, Balneoterapi kür tarzında yapılır.
Kaplıca tedavisi ise doğal balneolojik etkenlerin bulunduğu yerlerde yapılan balneoterapi uygulamalarıdır.
Balneoterapinin Uygulama Alanları
* Kas iskelet sistemi hastalıkları
* Solunum sistemi hastalıkları
* Metabolik hastalıklar
* Üriner sistem hastalıkları
* Jinekolojik hastalıklar
* Dermatolojik hastalıklar
* Nörolojik sorunların rehabilitasyonu
* Posttravmatik yada postoperatif durumlar
Balneoterapi Lokomotor sistem Romatizmal hastalıklarda ideal bir tedavi yöntemidir.
Romatizmal hastalıklarda balneoterapinin etkileri;
* Ağrının azaltılması
* Egzersiz
* Deformitelerin önlenmesi
* Hastanın iyilik halinin ve yaşam kalitesinin artırılması olarak sayılabilir
Balneoterapik Suların Sınıflandırılması
* Termal sular : Doğal sıcaklıkları 20ºC üzerinde olan sular.
* Mineralli sular :Litrelerinde 1 gr’ın üzerinde çözünmüş mineral içeren sular.
* Termomineral sular : Hem doğal sıcaklıkları 20ºC üzerinde olan hem de litrelerinde 1 gr.’ın üzerinde çözünmüş mineral içeren sular.
Ayrıca, bazı mineralleri en az ( eşik ) değerlerin üzerinde içeren özel balneolojik sular da tanımlanmıştır:
* Karbondioksitli sular : 1 gr/L üzerinde çözünmüş serbest CO2 içeren sular.
* Tuzlu sular : 1 gr/L üzerinde tuz ( Nacl ) içeren sular
* Tuzlalar : 14 gr/ L üzerinde tuz ( Nacl ) içeren sular
* Radonlu sular : 666 Bq/L veya 18 nanocurie/L üzerinde radon ışınımı içeren sular.
* Radyumlu sular : 10¯7 mg/L üzerinde radyum ışınımı içeren sular.
* Kükürtlü sular : 1 mg/L üzerinde -2 değerlikli kükürt içeren sular.
* İyotlu sular : 1 mg/L üzerinde iyot içeren sular.
* Florürlü sular : 1 mg/L üzerinde florür içeren sular.
* Demirli sular : 20 mg/L üzerinde +2 değerlikli demir içeren sular.
Yukarıdaki sınıflandırmada herhangi bir özel su grubuna girmeyen termomineral sular miks sular diye sınıflandırılırlar.Bu sularda en sık bulunan anyonlar şunlardır; klorür (Cl), sülfat (SO4) ve bikarbonat (HCO3), katyonlar ise; sodyum (Na), kalsiyum(Ca) ve magnezyum(Mg). Miks balneolojik sular içerdikleri iyonlardan baskın olanlarına göre isimlendirilirler; % 20 milivalin üzerindeki düzeylerde taşıdığı anyon ve katyonlar, o suya adını verir.
Bütün bu tanımlanan suların dışında kalan sular ise şunlardır:
* Akratotermal sular: Toplam mineralizasyonu 1 gr/L altında,ancak doğal sıcaklıkları 20ºC üzerinde olan balneolojik sular.
* Akratopegal sular: Toplam mineralizasyonu 1 gr/L altında ve doğal sıcaklıkları 20ºC altında olan sular.
Basınç Tedavisi
Özel bir hava kamarası sistemi yoluyla lenfatik drenaj yapan araçlar. Bu sistemde ödemi çözen ve sıvı muhafaza eden şekilde uç noktalara düzenli baskı uygulanır. Hiperbarik Oksijen Tedavisi (HBOT) bir basınç odasında tümüyle basınç altına alınan hastaya aralıklı olarak % 100 oksijen solutmak suretiyle uygulanan medikal bir tedavi yöntemidir.
Lenf veya derin toplardamar hastalıklarında hastaların bacak veya kollarında şişlik, ayakta kalınca kramp şeklinde ağrı, yorgunluk, gerginlik hissi olur. Basınç tedavisi hastaların bu problemini azaltmaya ya da kaldırmaya yönelik bir tedavi yöntemidir. Tedavi, bulguların derecesine göre günde 30 dakika ila 2 saate ulaşan seanslar halinde,toplam 2 hafta süre ile yapılmaktadır.
Basınç Odası
Basınç odası çelikten yapılmış, içerisine hava verilerek basınçlanabilen, içeride bulunan kişilere % 100 oksijen soluma olanağı sağlayan kabinlerdir. HBOT uygulamalarında hastaların büyük çoğunluğu normalde içinde bulunduğumuz atmosferik basıncın 2-2,5 katı basınç altında oksijen solurlar. Basınç odasının yanlarında lumboz olarak adlandırılan dışarıdan içerinin, içeriden dışarının gözlenmesine yarayan pencerelermevcuttur. Basınç odası içinde hastaların rahat bir biçimde oturmaları için koltuklar bulunmaktadır. Hastalar sedye üstündeki hastalar yatar vaziyette de tedaviye alınabilirler.
Hiperbarik Oksijen” normal atmosfer basıncının (760 mm Civa) 2, 2.5, 3 katına kadar arttırılarak özel olarak imal edilmiş bir basınç odasında ve konforlu bir ortamda, hastaya %100 Oksijen solutulmasıyla gerçekleştirilen sistematik bir tedavi şeklidir. Örneğin 3 atmosferlik basınç altında %100 oksijen solunduğu zaman dokulara temiz kan götüren atardamar kanındaki oksijen kısmi basıncı 20 katına çıkar.
Basıncı artmış oksijen etkinliği artmış oksijendir ve doku düzeyinde birçok olumlu etkiler yapar. Bu etkiler arasında yeni damar gelişimi ve yara iyileşmesini sağlayan kollajen-fibroblast üretiminin artması mikrop bulaşmış dokulardaki bakterileri öldürerek vücudu koruyan hücrelerin etkinliklerini arttırması sayılabilir. İşte Hiperbarik Oksijen bu etkileri sayesinde doku düzeyindeki düşük oksijen basıncı nedeniyle bir türlü antibiyotiklere ve cerrahi tedaviye yanıt vermeyen kronikleşmiş yaralar, kaynamamış mikrop bulaşmış kırıklar, yanık yaraları ve oksijensiz ortamda hızla üreyen bakteri gruplarına bağlı enfeksiyonların iyileşmesi için etkili bir destek sağlanmış olur.
Hiperbarik oksijen tedavisi etkileri;
* Plazmada çözünen oksijen miktarı artar
* Hipoksik dokuların oksijenasyonu sağlanır
* Anaerobik bakterilerin üremesi durdurulur
* Bazı antibiyotikler ile sinerjistik etki sağlanır
* Vazokonstriksiyon sayesinde ödem azalır
* Karbonmonoksit ve siyanid zehirlenmesinde sitotoksik etkiyi önler
* Yara bölgesindeki lökosit aktivasyonu güçlenir
* Yara bölgesinde yeni damar oluşumunu (angiogenesis) sağlar
* Yara bölgesinde konnektif doku oluşumunu uyarır
Hiperbarik oksijen tedavisinin kullanıldığı hastalıklar;
* Dekompresyon hastalığı (vurgun)
* Hava ve gaz embolisi
* Karbonmonoksit, siyanid zehirlenmesi, akut duman inhalasyonu,
* Gazlı gangren
* Yumuşak dokunun nekrotizan enfeksiyonları (derialtı, kas, fas, fasya)
* Crush yaralanmaları, kompartman sendromu ve diğer akut travmatik iskemiler.
* Yara iyileşmesinin geciktiği durumlar (diyabetik ve non-diyabetik)
* Kronik refrakter osteomiyelit
* Aşırı kan kaybı
* Radyasyon nekrozları
* Tutması şüpheli deri flepleri ve greftleri
* Termal yanıklar
* Beyin absesi
* Anoksik ensefalopati
* Ani işitme kaybı
* Retinal erter oklüzyonu
* Kafa kemikleri, sternum ve vertebralakarın akut osteomiyelitleri
Basınç ile Selülit Tedavisi
Hava basıncı ile kan ve lenf dolaşımını harekte geçiren bu yöntem, selülit tedavisinde çok etkilidir. Bir güzellik uzmanı ya da estetisyen tarafından uygulanan basınç tedavisi, kişiye özel programla birlikte uygulanır.
Bu metodda, bacaklar sarılır. Hava basıncı ile çalışan bir odaya girilir. Çok dikkatlice yavaş yavaş, hava basıncı azaltılır. Bununla da lenfatik dolaşım ve kan dolaşımı harekete geçer.
Bebek masajı
Masaj, sizin ve bebeğinizin arasında iletişim kurmanın en keyifli ve etkili yollarından biridir.
Sağlıklı bedensel ve duygusal dengeye ulaşmak için bebeğinizin tensel temasa ihtiyacı hemen doğumdan sonra başlar. Sevgi, ilgi ve fiziksel temas ile büyüyen bebekler, strese karşı daha dengeli, huzurlu ve dayanıklı olurlar. Araştırmalar, ebeveynlerinden düzenli ilgi gören bebeklerin daha seyrek ağladıklarını göstermiştir. Masaj aynı zamanda, bebeğinizin tepkilerini öğrenmek için de iyi bir yoldur.
Bebek masajı, bebeğinizle aranızdaki duygusal bağı güçlendirecek ve daha çok yakınlaşmanızı sağlayacak güçlü bir iletişim yoludur. Bebeğinize sabırla, sevgiyle ve şevkatle dokunmanız, onun gelişimine büyük katkıda bulunacaktır. Dokunarak veya konuşarak iletişim doğru kurulduğunda bebeğiniz sevildiğini, istendiğini, değer verildiğini anlayacaktır. Masaj bebeğinizi sakinleştiren ve rahatlatan, bedensel ve ruhsal gelişimini olumlu yönde etkileyen keyifli bir etkinliktir.
Masaj bir rahatlama ve rahatlatma tekniğidir. Bilinçli bir şekilde rahatlamayı öğrenmesi büyümenin yaratacağı zorluklarla başa çıkmasında bebeğinize yardımcı olacak çok önemli bir avantaj ve bu ilk günlerinde ona verebileceğiniz en değerli hediye olacaktır.
Masajın Yararları
Normal doğmuş ve sağlıklı bebeklerde masajın fiziksel ve ruhsal gelişimde olumlu sonuçları olduğu uzun yıllardır kabul edilmekte ve yapılan araştırmalar da sürekli olarak bunu doğrulamaktadır. Problemli bebeklerde masajın etkileri konusunda yapılan araştırmalar oldukça fazladır. Gerek sağlık uzmanları gerekse bebeklerin yakınları, masaj yapılan bebeklerde pek çok olumlu etki gözlediklerini belirtmektedirler.
Bazı araştırmacılara göre bebek ilk dokunma/masaj deneyimini normal doğum esnasında yaşıyor. Dokunma, erken gelişen ve çok önemli bir duyumuzdur. Masaj ‘daha iyi dokunma’ sanatıdır, vücudun tüm noktalarını rahatlatma amacını taşır. Dokunmanın geliştirilmiş şekli olan masaj ile bebeğinizi daha yakından tanıyabilir ve onu daha iyi anlayabilirsiniz.
Masaj yalnızca bebek ve masaj yapan kişi arasında bir bağ oluşturmakla kalmaz, dokunma uyarısı yoluyla, vücutta bir dizi olayı başlatır. Beta-endorfinlerin salınımı, vagus sinirinin uyarılması, seretonin üretiminin artışı gibi biyokimyasal değişiklikler, pek çok olumlu fiziksel ve klinik sonuç doğurmaktadır. Örneğin, Vagus’un uyarılması insulin salgılanmasını, bu da gıdaların emilimini artırarak gelişmeyi hızlandırır. Masaj dolaşım sistemini de aktive ederek kalbin iş yükünü azaltır, solunum ve sindirim sistemini daha etkin hale getirir.
Dokunma ve Masajın Yararlı Etkileri
Bebek masajı ‘dokunma’ ve ‘iletişimin’ bu dönemdeki önemini çarpıcı bir şekilde ortaya koyan güzel bir örnek. bebek masajı annenin hem bebeği ile olan ilişkisinde kendini, hem de bebeğini gözlemlemesi için gerekli olanağı sağlıyor. bebek masajı anne ve bebeğin birbirleri ile tanışıp ilişkiyi başlatma ve geliştirmesi için önemli bir role sahip. Dolayısı ile bebek masajını yalnız fiziksel yararları olan bir terapi olarak düşünmemek gerekiyor. Annenin bebeği ile göz teması kurarak bebeğinin ayak parmaklarına dokunması; bunu yaparken yumuşak bir sesle ne yaptığını bebeğine anlatması, vücudunun dokunduğu bölgelerinin adı ile birlikte, bebeğini rahatlatacak ‘gevşe’, ‘rahatla’ gibi sözler söylemesi bebeği yalnız fiziksel olarak değil ruhsal olarak da rahatlatıyor. İşte böylece anne bebek arasında yakın bir ilişki başlamış oluyor.
Biyokimyasal Etkileri:
* Stres hormonlarının düzeyini azaltır, (katekolaminler)
* Seretonin miktarını artırır. Seretonin uykuyu başlatan bir maddedir.
Masaj, bebeğinizin vücudunu ve organlarını daha iyi algılamasına yardımcı olarak algılarının etkinliğini arttırır, zekasının ve duyularının gelişimine katkıda bulunur.
Masaj, cildin uyarılması yoluyla kan dolaşımı, solunum, sindirim ve sinir sistemi gibi vücut fonksiyonlarını geliştirir.
Cildin uyarılması bebeğinizin davranışlarını da etkiler; korkuyu ve heyecanı azaltır, bebeğinizin çevresini daha iyi algılamasına yardımcı olur. Kabızlığa karşı karın bölgesine uygulanan hafif bir masaj, kan dolaşımını arttırarak bağırsak hareketlerini düzenler. Böylece sindirim hızlanır, gaz sebebiyle oluşan ağrılar giderilir.
Fiziksel ve Klinik Etkileri:
* Bağışıklık sistemini güçlendirir, akyuvarların sayısı artar.
* Beyin dalgalarını olumlu şekilde etkiler.
* Solunum ve dolaşımı iyileştirir.
* Sindirim ve boşaltım sistemlerini uyarır.
* Kilo almayı hızlandırır.
* Depresyonu azaltır.
* Atikliği artırır.
* Motor gelişme ve koordinasyonu geliştirir.
* Kendine güveni artırır.
* Sakin uyku sağlar.
* Ağrıyı azaltır.
* Bebeklerde gaz ve koliği azaltır.
* Anne-Bebek arasındaki bağları güçlendirir.
* Genel sağlığı korur.
* Bebeğin daha sosyal olmasını sağlar.
Sağlık Sorunu Olan Bebeklerde:
Masajın hasta bebeklerde olumlu etkileri konusundaki çalışmalar, 1960′lı yıllardan bu yana, erken doğmuş bebekler üzerinde yoğunlaşmıştır. Erken doğmuş bebekler, kuvezde olduklarından, bedenlerine takılan tüpler ve borular yüzünden, kolayca kucaklanamayan bebeklerdir. Bu bebeklere duygusal, ruhsal gelişimleri için yeterince şans tanınmadığında, fiziksel gelişimlerinin de yavaş olduğu, bir tür stres içinde yaşadıkları bilinmektedir.
1970'li yıllardan bu yana erken doğmuş bebekler üzerinde yapılan pek çok çalışma sonuçlarının ne derece olumlu olduğu sürekli tartışılmaktadır. Bu konuda yapılmış olan 19 klinik çalışmanın özet değerlendirmesi, deneklerden %72’sinin dokunma ve masaja çok olumlu yanıt verdiğini göstermektedir. 1982 yılında Dr. Tiffany Field ve arkadaşları tarafından 30 erken doğmuş bebekte yapılan bir çalışmada, tüple beslenmekte olmasına rağmen yalancı emzik verilen bebeklerin bile daha iyi geliştiği ve biberon ile beslenmeye daha erken başladıkları, daha çok kilo aldıkları, hastaneden daha erken taburcu edildikleri görülmüştür.
Bu sonuçtan yola çıkarak, dokunma ve masajın etkileri araştırılmış, 20 erken doğmuş bebeğe 10 gün süreyle, günde 3 kez, 15 dakika masaj yapılmıştır. Masaj yapılmayan 20 bebek kontrol grubu olarak izlenmiştir.
Çalışma sonunda:
* Masaj yapılan bebeklerin %47 daha fazla kilo aldıkları,
* Masaj grubunun daha uzun süreler uyanık kaldıkları ve daha atik oldukları,
* Gelişmelerinin daha hızlı ve dengeli olduğu,
* Masaj grubunun, kontrol grubuna göre 6 gün daha erken taburcu oldukları,
* 8-12 ay sonra yapılan gözlemlerde, hastaneden ayrılınca masaj yapılmamış olmasına karşılık, masaj grubunun hala kontrol grubuna göre daha iyi gelişme gösterdiği görülmüştür.
1990 yıllarından sonra yapılan benzer çalışmalarda, masajın fiziksel büyüme üzerindeki etkileri yanında, pek çok vücut fonksiyonu üzerinde de etkisi görülmüştür.
Sağlık Sorunu Olan Bebeklerde Masajın Yararları
Depresyonlu annelerin bebekleri: Bir grup bebek kucakta sallanarak uyutulmuş, diğer gruba ise masaj yapılmıştır. Masaj grubunun gelişmesi daha iyi olmuştur.
Astımlı bebekler: Henüz devam eden çalışmalarda, depresyon ve endişe belirtilerinin, kriz sayısının ve huzursuzluğun azaldığı görülmektedir.
Kanserli bebekler: Astımlı bebekler gibi masaja olumlu cevap vermektedirler. Ayrıca annelerin de daha az çaresizlik duygusuna kapıldığı görülmektedir.
Uyku sorunu olan bebekler: Düzenli masaj yapıldığında, bebeğin uykuya rahat daldığı, düzensiz uyuma, gece uyanmaları gibi sorunlarının azaldığı, daha düzgün uyku düzeni kazanıldığı görülmüştür.
Diğer sorunlar: Sağlık sorunları olan bebeklerde masajın olumlu sonuçlar sağladığı gözlenmektedir. Bu konularda halen klinik çalışmalar sürdürülmektedir. Taciz edilmiş çocuklar, Otistikler, Yanık hastaları, Travma sonrası stresi, Cilt rahatsızlıkları, Gençlik romatizması, Gençlik şeker hastalığı, Kolik…
Dikkat Edilecek Noktalar
Bebeğiniz bazen yorgun olabilir ve her türlü dış uyarı ona fazla gelebilir. Bu durumda dinlenmeye ihtiyacı vardır. Bırakın biraz dinlensin. Uyandıktan sonra masaj yapmayı tekrar deneyin.
4-7 aylar civarında, bebek emeklemeye başladığında, daha hareketlidir ve masaja daha az ihtiyacı olabilir.
Emme ve diş çıkarma dönemlerinde bebeğinizin rahatlaması için onu öpün ve yumuşak hareketlerle okşayın. Alt ve üst çeneye masaj yapın.
Unutmayın siz bebeğinizin aynasısınız, sizden gördüğü davranışı aynı şekilde yansıtacaktır. Bu yüzden masaja başlamadan önce siz de rahat olmalısınız.
Bebeğinizin vücudunda ellerinizin rahat hareket etmesini sağlayacak miktarda ellerinize bebe yağı sürünüz. Masaja hafif dokunuşlarla başlayınız, kendinizi güvende hissettikçe ve bebeğiniz masaja alıştıkça, uyguladığınız basıncı yavaşça arttırınız.
Son olarak ve en önemlisi, masaj her gün yapılması gereken sıradan bir aktivite değildir. Ancak sizin ve bebeğinizin tüm dikkatini gerektiren bir uygulamadır. Bunu da ancak sevgi göstererek, onu bol bol okşayıp öperek sağlayabilirsiniz. Her şeyin ötesinde masaj hem size, hem bebeğinize keyif vermeyi amaçlayan, neşeli ve aynı zamanda onun sağlığına katkısı olacak bir aktivitedir.
Hangi Durumlarda Masaj Yapmamalısınız?
Bebeğinize yalnızca sağlıklı olduğu zamanlar masaj yapmanız çok önemlidir.
* Doğumdan sonraki 6-8 hafta içinde yapılması gereken genel kontrol yapılmamışsa,
* Kemiklerinde herhangi bir kırık ya da eklemlerinde bir hareket sorunu varsa,
* Son bir hafta içerisinde aşı olmuşsa ya da bir aşının yan etkilerinden tam olarak kurtulamamışsa,
* Tedavi amacıyla ilaç içiyorsa,
* Cildinde bir enfeksiyon, isilik, ekzema ya da döküntü varsa,
* Sizin bir cilt enfeksiyonunuz varsa,
bebeğinize asla masaj yapmayın.
Masaja Hazırlık
Bebeğin rahatı ve iletişim sürekliliğini sağlamak için önceden bir miktar hazırlık gereklidir.
Masaj yapılacak yer:
Masaj yapılacak oda sessiz, cereyansız ve ılık olursa bebek rahat eder. Bebeklerin vücut ısıları yetişkinlere oranla daha çabuk düşer, bu nedenle oda sıcaklığını 20-26 derecede tutmaya çalışın. Rahat hareket edebileceğiniz, doğrudan güneş almayan bir yer seçin.
Yakınınızda bebeğin üzerine düşebilecek nesnelerin olmamasına dikkat edin. Çay, kahve gibi sıcak içecekleri masaj sırasında içmeyin.
Bebeğinize en güvenli masajı yerde yapabilirsiniz. Masaj süresince bebeğinizi asla yalnız bırakmayın ve varsa evcil hayvanları masaj yapılan odadan çıkarın. Bebeği üzerine havlu serilmiş alt değiştirme minderi gibi temiz, rahat bir yüzeye yatırın, rahat, huzurlu bir ortam yaratmaya çalışın. Sakinleştirici bir müzik çalın ve masaj boyunca rahatsız edilmeyeceğinizi garantiye alın.
Masaj yaparken gerekli olan malzemeleri sizin kolay erişebileceğiniz ama bebeğinizin ulaşamayacağı bir yere koyun.
Bebeğinizi masaja hazırlayın:
Bebeğinize en iyi masajı o tamamen çıplakken yaparsınız, özellikle banyo yaptırdıktan sonra…
Bebeğin cildini, özellikle de bezli bölgeyi temizleyin. Bebek kendini savunmasız hissedebileceği için alt bezini hemen çıkartmayın. Bebeği soyduktan sonra, çişini ya da kakasını yapma ihtimaline karşı, altına bir bez yayın. Eğer bebek altını kirletirse, alt temizliğini yaptıktan sonra masaja devam edin.
Masaj için uygun zaman beslenme saatinden 1-1.5 saat sonrasıdır. Yediklerini sindirmiş ve henüz yeniden acıkmamış olacaktır.
Yenidoğan masajı için çok az malzeme gereklidir. Bebeğin hassas cildinin sürtünmeden tahriş olmasını engellemek için, yumuşak formüllü bir bebek yağı kullanılmalıdır. Yağ masaj yapan kişinin el hareketlerini yumuşatır ve masaj boyunca ellere gerektikçe sürülmelidir. Tahriş olmuş cilde yağ ya da losyon sürmeyiniz. Eğer döküntü olursa ürün kullanımını kesiniz.
Masaja, sizin de hazırlanmanız gerekmektedir:
Bebeğinizin cildi çok yumuşak ve hassastır, bu yüzden ellerinizin sert ve tırnaklarınızın uzun olmamasına dikkat edin. Eğer bir cilt enfeksiyonunuz varsa, bebeğinize asla masaj yapmayın.
Masaja başlamadan önce tüm takılarınızı ve saatinizi çıkartın.
Masaj yaparken mümkün olduğunca rahat giysiler giyin.
Masaja başlamadan önce ellerinizi yumuşak formüllü bir ürünle ve ılık suyla iyice yıkayın; böylece elleriniz ılık ve temiz olacaktır.
Son olarak, masaj süresince sakin ve rahat olun ve tüm dikkatinizi bebeğinize verin.
Bebek masajında kesinlikle uyulması gereken en önemli kural, bebek masaja olumlu karşılık vermiyor, huzursuzlanıyorsa kesinlikle masaja devam etmemektir. Bu katılımı ancak masaj sırasında bebeğe mümkün olduğu kadar çok sevgi ve şevkat göstererek sağlayabilirsiniz.
Bebek Masaj Yağları
Euphia Bebek Masaj Yağları
Euphia Doğal Bebek Bakım serisi bebek bakımında natürel bir alternatif sunmak amacıyla geliştirilmiştir. Bebek teninin çok hassas ve kırılgan olmasından dolayı, Euphia natürel ürünler sunarak bebeklerin henüz yıpranmamış defansını muhafaza etmekte, içerdiği natürel ham maddeler sayesinde de güçlendirmektedir. Ürünlerde kullanılan ana içerikler, bitkisel yağlar, çiçek suları ve özel olarak seçilmiş yağlardır. Ürünlerin içeriğinde ayrıca şi yağı, propolis gibi diğer naturel özler de bulunmaktadır. Hiçbir Euphia ürününde sentetik parfüm, renklendirici (boyar) madde, paraben, silikon ve Sodyum Laureth Sülfat bulunmamaktadır.
Euphia Bakım serisinde ürünlerde kullanılan %100 natürel esansiyel yağlar yine %100 natürel bitkisel yağlarla birlikte sinerji içerisinde kullanlmıştır. Kullanılan bitkisel yağlar çeşitli meziyetler sunmaktadır; cildi besleyici, omega 3,omega 6 ve omega 9 bakımından zengin (kolza ve argan yağları), cildi yeniden canlandırıcı, cilt izlerini tedavi edici (Calophile ve kalendula) gibi.
Euphia Doğal Bebek Bakım Ürünleri’nin natürel orijinleri; uluslararası tanınmış saygın kuruluşlar olan Ecocert (Belçika), BDIH (Naturkosmetik) ve/veya CosmeBio tarafından sertifikalandırılmıştır.
Gazason Gaz Giderici Bebek Masaj Yağı
Bebeklerin sık sık görülen huzursuzluklarıundan birinin gaz ağrıları olduğu gözlenmiştir. Uzun süren klinik çalışmalar sonucunda bebeklerin gaz ağrılarına yönelik bazı ilaçlar geliştirilmiş olup, oral (ağızdan) tedavilerin dışında, cilt yoluyla ve bebeğe masaj yaparak uygulanan bitkisel yağ formülü (GAZASON) büyük oranda bebeklerin gaz ağrısını ve huzursuzluğunu önlemektedir. 15 günlükten itibaren bebeklerin gaz ağrıları için GAZASON önerilmiştir. Kullanımı: Günde 3-4 kez 4-8 damla Gazason bebek masaj yağını göbek çevresine damlatılarak tüm karın cildine 5 dakika ovaraksürünüz. İçindekiler: Parafinum Liquidum Oleum olivea Cumin Oil Origanum Oil Propyl paraben Sağlık Bakanlığı 30/01/2004 tarih ve 4749 sayılı izni ile üretilmiştir.
Bebek Masajı Nasıl Yapılır?
Masaja bebeğin vücudunun herhangi bir yerinden başlayabilirsiniz. Size başlangıç için kullanabileceğiniz temel tekniklerden söz edeceğiz, daha sonra bebeğinizle aranızdaki iletişime göre kendi yönteminizi geliştirebilirsiniz.
Rahat bir konumda, bebeği karşınıza alarak oturun. Küçük bebekleri, dizinizin üzerine yatırarak masaj yapabilirsiniz. Masaj yaparken asla bebeğin üzerine gereğinden çok abanmayın.
Yüz Masajı: Bebeğinizin yüzü meme emme, diş çıkarma, ağlama ve çevresinde durmadan büyüyen dünya ile karşı karşıya kalmaktan dolayı sürekli ve büyük bir stres altında kalır.
Parmaklarınızı bebeğin alnının ortasına koyun ve şakaklara, oradan da yanaklara doğru masaj yapın. Daha sonra başparmaklarınızla bebeğinizin göz kapaklarını şakaklara doğru hafifçe ovun. Yine başparmaklarınızla bebeğin burnunu yanaklara doğru hafifçe bastırarak ovun. Daha sonra çeneden kulak arkalarına doğru hafifçe masaj yapın.
Göğüs Masajı: Her iki elinizi göğsünün ortasına yerleştirin avuç içlerinizi hafifçe bastırarak koltuk altlarına doğru indirin. Ellerinizi kaldırmadan bir daire çizerek tekrar göğsün ortasına dönün.
Şimdi ellerinizi göğsün ortasından çaprazlama, iki omuza doğru ileri geri kaydırın. Masaj sırasında elinizdeki yağın azaldığını hissettiğinizde, ellerinizi yeniden yağlayın ve masaja devam edin.
Kol Masajı: Bebeğinizin kolunu kaldırın, omuzdan bileğe doğru önce bir elinizle, sonra da ötekiyle sıvazlayarak masaj yapın. Bu yöntemin adı “Hint Masajı Tekniği”dir. Hint Tekniğini uyguladığınızda ovma işlemini bilekte bitirmeyip ellere kadar da uygulayabilirsiniz.
Aynı hareketi bu kez de bilekten omuza doğru tekrarlayın. Ters yönde yapılan bu masaja da “İsveç Tekniği” denir.
Bebekler el masajına bayılır. Bebeğin elini açın, her parmağını sırayla ovun. Elinin üstünü ve avucunun içini parmaklara doğru aşağı yukarı ovun.
Tüm bunları tamamladıktan sonra avuç içlerinizle kollarını yukarıdan aşağı doğru yuvarlayarak hafifçe ovuşturun. Son olarak, bebeğinizin kolunu avuçlarınızın içine alarak, içe doğru dairesel şekilde sıvazlayın.
Karın Masajı: Karına uygulanan masaj sadece bebeğin rahatlamasını sağlamakla kalmaz, bebeğin sindirimine, gaz çıkarmasına ve kabızlığın iyileşmesine de yardımcı olur. Kolik bebeklerde karın ağrısının giderilmesine yardımcı olabilir.
Karın masajına “su çarkı” denilen eğlenceli bir teknikle başlayabilirsiniz. Ellerinizi kendinize doğru kum çeker gibi bebeğin karnından bacaklarına doğru hareket ettirin. Bebeğin bacaklarını havaya kaldırın, dizlerden bükerek hafifçe karına doğru bastırın. Bu bebeğin karın kaslarının gevşemesini sağlayacaktır.
Bebeğinizin bacaklarını bileklerinden kavrayarak sol elinizle tutun. Bir önceki hareketleri sadece sağ elinizi kullanarak yapın. Bu mideyi rahatlatacak ve masajın daha derinlere etkili olmasını sağlayacaktır.
Karın masajını, parmaklarınızın ucunu bebeğin göbeğinde soldan sağa doğru yürüterek tamamlayın. Bu hareket bebeğin gazının çıkartılmasına yardımcı olur.
Bacak Masajı: Bacak masajı kollara uygulanan masaja çok benzer. Bacağı her iki elinizle yukarı kaldırarak tutun ve ellerinizi birbirine ters yönlerde çevirerek bacağını ovun, kalçadan bileğe doğru ellerinizin bu hareketini sürdürün.
Aynı hareketi bilekten kalçaya doğru tekrarlayın. Kollara uyguladığınız burma yöntemini ellerinizi aşağı yukarı hareket ettirerek bebeğin bacağına da uygulayabilirsiniz.
Bebekler de büyükler gibi ayaklarına masaj yapılmasından hoşlanır. Baş parmağınızla topuktan başlayarak, parmaklara doğru ayak tabanını ovun. Ayak parmaklarının her birini teker teker ovun.
Sırt Masajı: Birçok anne-baba bebek masajını bebeğin sırtını ovarak bitirmekten hoşlanır.
Bebeği bir yastığın ya da battaniyenin üzerine yüzüstü yatırın. Bunu yaparken ellerinizin yağlı olduğunu ve bebeğinizin kayabileceğini unutmadan, dikkatlice hareket edin.
Ellerinizi bebeğin sırtında yanlamasına ileri geri hareket ettirerek masaja başlayın. Bunu yaparken ellerinizi yavaşça sırtta aşağı ve sonra yukarı doğru kaydırın.
Her iki elinizi boyuna yakın bir şekilde sırtın ortasında tutun. Omurgaya dik açı oluşturacak şekilde, ellerinizle sürtme hareketi yaparak, boyundan kalçaya doğru hafif hafif kaydırarak tüm sırtını sıvazlayın. Daha sonra sırtında parmaklarınızın uçlarıyla küçük daireler çizin.
Masajı tamamlamak için bebeğin sırtını boyundan aşağı doğru yavaşça okşayın. Böylece bebek o günkü masajın bittiğini anlayacaktır.
Bebeğinizin korunmaya, bakılmaya, sevilmeye ihtiyacı var. Yaşamın ilk dönemlerinde onun anladığı bir tek sevgi dili var: Dokunmak. Onu daha iyi tanımanız ve onunla sevgi dolu bir ilişki kurabilmeniz için Bebek Masajı harika bir fırsat!
700 yıllık bebek masajı
Çocukların zihinsel ve fiziksel gelişimine katkı sağlayan Çinlilerin bebek masajıyla sizde bebeğinizi mutlu edebilirsiniz. 700 yıldır uygulanan bu masajın çeşitli tedavi edici etkileri de var. İşte, bebek masajının püf noktaları…
* Alnına yavaşça dokunup içten dışa doğru ovun. Kaş, gözkapağı, burun, yanak, ağız ve kulak çevresini de ovun.
* Yumuşak hareketlerle boynun ön kısmına dokunun. Boynun arkasında deri altındaki kasları yukarıdan aşağıya, omuzlar üzerinden göğsüne doğru ovun.
* Baş parmağınızla işaret parmağınızı birleştirerek bebeğin kolu etrafında bir halka yapın. Koltuk altından aşağı doğru okşar gibi inin. Bilekte yavaşça döndürme hareketi yapın.
* Yuvarlak hareketlerle midesine masaj yapın. Karnını avuç içinizle saat yönünde ovun.
* Sırasıyla parmaklarına ve ayak tabanına yavaşça basınç uygulayın. Parmaklara basınç yapmaya devam edin. Bacaklarını dizden yavaşça bükün ve baldırlarını gövdesine bastırarak egzersiz yapın.
* Bebeğinizi yüzüstü çevirin. Baş, boyun, sırt ve bacaklarını aynı yönde ovun. Omuzlarına ve sırtına yumuşak hareketlerle masaj uygulayın. Omurgasına masaj yapmayın sadece ellerinizi üzerine koyup bekleyin. Sırtını biraz daha ovun. Bacaklarının üzerinden ayaklarına doğru okşayın.
Day SPA (City Spa)
( “Day SPA”nın Türkçe karşılığı “Günlük SPA” olup bazı kaynaklarda “City SPA” yani “Şehir SPA’sı” şeklinde de isimlendirilir. )
SPA, Latince (Salus Per Aquam) “Salus: Sağlık” ve “Aqua: Su” kelimelerinin birleşimi sudan gelen sağlık olarak bilinmektedir. SPA genel anlamda; sağlığı, zindeliği, estetik ve güzelliği, iyileşmeyi su ve suyun iyileştirici gücüyle kazanma denebilir.
SPA’lar konseptlerine göre, Kulüp SPA, Yolcu Gemisi-Cruise SPA, Day SPA, Ziyaret/Tatil Destinasyon SPA, Sağlık/Medikal/Tıbbi SPA, Termal/Mineral/Kaplıca SPA, Tatil/Dinlenme Yeri/Otel/Resort SPA olarak sınıflandırılabilir. Ayrıntılı bilgi için tıklayınız…
Day SPA (= Günlük SPA, City SPA, Şehir SPA), en yaygın SPA türü olup konaklama olmaksızın günlük su terapileri, masaj, güzellik bakımları gibi çeşitli günlük SPA hizmetleri sunan merkezlerdir.
Day SPA’lar, ülkemiz topraklarında Romalılar’daki “Roma Hamamı” ile başlayarak, Osmanlı’daki “Türk Hamamı” ile kültürümüzün bir parçası haline gelen ve tüm dünyada tanınan hamam kültürümüzün sağlık ve güzellik ile ilgili pek çok işlemin uzmanlar tarafından uygulandığı çağdaş bir şekli olarak tanımlanabilir.
Day SPA’lar diğer SPA türlerinden ayıran en önemli fark olarak genellikle şehrin içinde kolay ulaşılabilir ve bir veya birkaç saat gibi kısa süreli bakım ve terapinizin yapıldığı mekanlar olmasıdır. Bu özelliği sebebiyle bazı kaynaklarda Day SPA’lar “City SPA” (yani Şehir SPA) olarak isimlendirilir. Day SPA’lar, hotellerde sunulan Destinasyon SPA (Destination SPA) hizmetleriyle aynı hizmetleri sunar, tek fark Day SPA’da sadece seans süresince merkezde kalınıyor olmasıdır.
Day SPA’lar, kolay ulaşılabilir olmaları, çok kısa sürede hizmet alınabiliyor olması, ulaşım, konaklama gibi ek maliyet gerektirmemesi ve diğer SPA türlerine kıyasla ucuz olması sebebiyle dünyada en yaygın SPA türüdür. Yoğun iş temposu, stres, zamansızlık gibi sorunlarla boğuşan çağımız insanı, son yıllarda kaçışı “Day SPA” merkezlerinde arıyor.
Uluslararası SPA Birliği’nin tanımına göre, Day SPA: “uzmanlarca uygulanan ve profesyonelce denetlenen çeşitli günlük SPA hizmetlerini sunan SPA türüdür.” (Orijinal metin: “International SPA Association: Day Spa – A spa offering a variety of professionally administered spa services to clients on a day-use basis.”)
Bir diğer uluslararası tanıma göre, Day SPA: sunulan hizmetler merkezden merkeze değişmekle birlikte genellikle güzellik, sağlık ve terapi uygulamalarıdır, ve bu hizmetler saatlik veya günlük tek bir seansta tamamlanır. Bir günden daha uzun uygulamalar ve konaklama genellikle sunulmamaktadır. (Orijinal metin: “Day Spa – Services will vary by provider, however, Day spas typically provide beauty, health, and therapeutic treatments which can be started and completed in a single session, either by the hour, or by the day. Overnight accommodations are not usually available.”)
En çok tercih edilen Day SPA Uygulamaları
Masaj %70
Vücut Bakımı (Wrap) %17
Cilt Bakımı %46
Hidroterapi Banyosu %12
Manikür %44
Bitkisel Bakım %11
Saç (Kesimi/Şekil) %40
Refleksoloji%11
Buhar Odası/Sauna %40
Yoga %11
Pedikür %38
Taş Terapisi %8
Egzersiz/Fitness %34
Diyet/Zayıflama %7
Aromaterapi %30
Hidroterapi Duş %6
Vücut Bakımı (Scrub) %25
Selülit Tedavisi %4
Lazer Epilasyon %24
Mikrodermabrasyon ve Peeling %3
Makyaj %18
Detoks (detox)
Detoks, vücudumuza çeşitli yollarla giren ve atık madde olarak dışarı atılmayı bekleyen zararlı toksinlerden kurtulmaktır.
Herkesin belirli aralıklarla vücudunu dinlendirmeye ve vücudunu temizlemeye ihtiyacı var. Aslında vücutlarımız her gün, özellikle gece ve sabah erken saatlerde, kendisini temizlemeye programlanmıştır.
Daniel Reid detoks ihtiyacımızı şöyle tarif ediyor: “Vücutta toksinlerin tutulmasının iki temel sebebi vardır. Birincisi yiyeceklerde, havada ve suda doğal olmayan çevresel toksinlere aşırı maruz kalmamız yüzünden oluşan, metabolizmanın doğal seviyenin çok üstünde toksin yüklenmesi. Diğeri ise, sağlıksız kişisel alışkanlıklar, aşırı yorgunluk ve hiperaktif modern yaşam stilleri yüzünden zayıflayan sinir sistemi sebebiyle işlemeyen normal atılım sürecidir.”
Detoksa İhtiyacınız Olduğunu Gösteren İşaretler
Baş ağrısı, sırt ağrıları, sık sık soğuk algınlığına yakalanmak, yorgunluk, eklem ağrıları, burun kaşıntısı, sinirlilik, deri döküntüleri, öksürük, uyku hali, deri kızarıklıkları, göğüs hırıltısı, gözlerde iritasyon, uykusuzluk, bulantı, boğaz ağrısı, savunma sisteminizde yavaşlama, baş dönmesi, hazımsızlık, boyun tutulması, değişken ruhsal yapı, anoreksiya, sinüslerin tıkanması, anksiyete, ağız kokusu, dolaşım bozukluğu, ateş, depresyon, kabızlık.
* İlk önce soluduğumuz hava temiz olmalı. Doğru bir şekilde solunum yapmayı bilmeli, diyaframımızı kullanmayı öğrenmeliyiz.
* Kanımızda bulunan oksijen miktarı düşük olmamalı. Aksi takdirde detoks yapamayız çünkü oksijen var olan en etkili antioksidandır. 200 yıl önce atmosferde yüzde 38 oranında oksijen bulunurken bugün sadece yüzde 19 oksijen mevcut. Tüm toksinler vücuttan atılmak için önce oksijenle birleşmeli, bu nedenle oksijen takviyesi almak için ozon ve oksijen tedavileri uygulatmak çok önemli.
* Yenilenler ve içilenler toksik olmamalı. İçtiğiniz suyun kalitesi çok önemli. İdeal bir diyet uygulandığında dahi içilen suyun ph derecesi ile vücudunuzun asit dengesini bozabilirsiniz. Su, ideal olarak ph 7.35 ile 7.60 değerleri arasında olmalıdır. İçtiğiniz suyun değerlerini bilmiyor ya da belirtilene güvenmiyorsanız, herhangi bir laboratuvara giderek değerleri çok ucuza öğrenebilirsiniz.
* Sağlıklı bir vücutta kan ve diğer vücut sıvılarının birçoğu, deniz suyuna benzer şekilde hafif alkaliktir. Alkalik ve oksijen, sağlıklı olmanın ve güçlü bir bağışıklık sisteminin şartlarıdır; bakteriyel, virütik ve mantar kökenli enfeksiyonlar oksijenle yeterince beslenmiş ve alkalik dokularda gelişemezler. Mikropların neredeyse tamamı bu ortamda etkisiz hale gelir. Detoks yaparken amacımız; asit oranımızı ph 7 oranında tutmaya çalışmak ve oksijen oranımızı arttırmak olmalıdır. Bu sonuçları elde etmek için düzenli bir şekilde beslenip, yaşam tarzımızı da değiştirmeliyiz.
Detoks Programları
Detoks, sadece beslenme ile sağlanamıyor. Beslenmemizde yapacağımız değişikliklerle vücudumuza yeni toksinler eklemeyi kısıtlayabiliriz ancak var olan toksinleri vücuttan atmak için egzersizlerle terlememiz gerekir. Ayrıca idrar ve dışkı yoluyla da zehirlerimizi atabilmeliyiz.
Ülkemizde de çok çeşitli spa merkezleri ve otellerde, uzman doktorlar tarafından uygulanan destek tedaviler mevcut. Ancak evde haftada bir, üç ya da yedi gün veya en uzun 15 günlük kürler uygulayabilirsiniz. Uzman kontrolü olmayan ev tedavilerinde daha temkinli davranmanızı öneriyoruz.
Evde Detoks
Detoks’un beslenme ayağında çok çeşitli seçenekler ve programlar söz konusu. Detoks’ta ufak birkaç değişiklikten tutun da sadece elma yenilen, meyve suları tüketilen diyetlere ve hatta sadece su içilen oruçlara kadar uzanan çok geniş bir yelpaze söz konusu. Herhangi bir radikal diyet veya uygulamadan önce mutlaka doktora danışmalısınız. Su Orucu, meyve suyu diyeti veya tek tip gıda ile yapılan aşırı programları uygulamadan önce dikkatle düşünün. Çünkü bu tip diyetlerin yarardan çok zararı olabilir.
Beslenme Dışında Toksin Alımını Azaltmak İçin Neler Yapmalıyız?
PİŞİRME METODLARI: Tükettiğimiz gıdalar kadar önemli bir diğer unsur ise pişirme metotlarımız. Kızartma yapmamaya, yağı aşırı ısıtmamaya özen göstermeliyiz. Haşlama ya da buharda pişirme usullerini tercih etmeliyiz. Ayrıca pişirme yapılan kapların paslanmaz çelik, cam veya porselen olmasına dikkat etmeliyiz.
SABUNLAR VE DETERJANLAR: Gerek bulaşık yıkarken gerekse banyoda kullandığımız sabunların, bitkisel özlerden olmasına dikkat etmeliyiz. Kimyasal katkıları olan ürünlerden kaçınmalıyız.
DENİZ SUYU MUCİZESİ: Denize yakın bir yerde oturuyorsanız ve suyun temizliğinden eminseniz, her gün birkaç damla deniz suyunu içme suyuna damlatarak içmeniz vücut asit dengeniz için son derece yararlı olacaktır. Denizde yüzmenin de tedavi edici özellikleri var ve günde belirli aralıklarla suya girilmesi çok yararlı.
DENİZ VE DAĞ HAVASI: Bu gibi mekanlarda havanın iyonizasyonu ve kalitesi farklı olduğundan, “biraz dağ havası almak” veya ” deniz havası solumak” hurafe değil. Sağlık üzerinde oksijen arttırıcı ve denge düzenleyici etkileri var.
DETOKS SAĞLAYAN ÇAYLAR: Başta yeşil çay olmak üzere birçok bitkisel çayın detoks etkisi yüksektir. Papatya, ginseng, ginko biloba, ekinezya, kırmızı pancar, zencefil, meyankökü de toksin arındırıcı özellikleri olan önemli kaynaklardır.
SPA MASAJI, DUŞ VE BANYO: Sıcak suyun ve su ile masajın faydaları büyük. Ayrıca ölü derilerimizden arınarak gözeneklerimizi açtığımız takdirde toksinlerden daha kolay kurtulabiliriz. Cilde kuru fırça ile yapılan masaj kan dolaşımını hızlandırarak, ciltteki oksijen oranını arttırır. Cildimiz ve iç organlarımıza çok yararlıdır. Küveti su ile doldurup, evde detoks yapmak istediğinizde cildi tahriş eden zararlı kimyasallar içeren sabunlar yerine, papatya, biberiye, okaliptüs ve adaçayı gibi doğal yağlar kullanmayı tercih etmelisiniz. Ayrıca banyonuza yarım bardak içme sodası ve/veya deniz tuzu da ilave edebilirsiniz.
KOKULAR: Kokular bizim tahminimizden çok daha önemli. Çağlar boyunca çeşitli hastalıklar insanlığı tehdit ederken, bu virüs ve bakterilerden en az etkilenen veya hiç etkilenmeyen grup insan, çiçekler, çiçek suları ve yağlarıyla uğraşanlar olmuş. Kimyasal kokular bu kategoriye girmezler ve zararları da vardır.
VİTAMİNLER: Detoks sırasında, beslenme programınızı ve diğer tedavilerinizi desteklemek için alınması gereken en ideal antioksidan vitaminler: çinko, kalsiyum, B vitaminleri (özellikle B3), C vitamini, selenyum, A vitamini, E vitamini olarak özetlenir.
Baharat ve Çaylarla Arınma Programı
İyi bir beslenme programına ilaveten:
* Uyanınca: Bir bardak ılık suya bir kaşık limon suyu veya bir kaşık elma sirkesi ekleyerek için.
* Yemeklerde: Maydanoz ve sarımsak tüketin (tercihen çiğ), ayrıca kırmızı biber ve zencefil (çorbalara katılarak tüketilebilir) de tüketilmesi gerekir.
* Yemek Aralarında: Papatya, zencefil, ıhlamur, meyankökü gibi arındırıcı çaylar tüketin.
* Akşam: Papatya çayı rahatlatıcı özelliği ile uyku için de idealdir.
Fizyoterapi
Fizyoterapi bilimi, kas iskelet sinir sisteminin, anatomisi, egzersiz, masaj, çeşitli fiziksel ajanların vücut sistemlerine etkileri ile ilgili bilgiler ışığında fiziksel fonksiyonların geliştirilmesi amacı ile başlamıştır. Fizyoterapi ve rehabilitasyon, hareket yetersizliğine yol açan hastalıklar, yaralanmalar ve ağrılı durumlar sonrasında fonksiyonel durumun olabildiğince iyileştirilmesi ve devamı için bilimsel kanıtlara dayalı değerlendirme ve fizyoterapi rehabilitasyona özel tedavi yaklaşımlarının fizyoterapistler tarafından uygulandığı bir bilim dalıdır.
Fizyoterapistlik mesleği, önleme, tedavi ve rehabilitasyon işlemleri içinde hareket potansiyelinin tanımlanması ve yaşam kalitesinin maksimum düzeye çıkarılması ile ilgilidir. Fizyoterapist, hareket, kuvvet, koordinasyon ve enduransı artırarak kas iskelet sistemi fonksiyonlarını geliştirmek, hareket yetersizliklerini azaltmak, fiziksel uyumu sağlamak amacı ile egzersiz, ısı, ışık hidroterapi, elektroterapi, manipülasyon gibi değişik fizyoterapi ve rehabilitasyon yaklaşımlarını uygular. Fiziksel fonksiyonları ve günlük yaşam aktivitelerindeki bağımsızlık seviyesini, ağrıyı değerlendirerek fizyoterapi programını planlayıp uygular.
Rehabilitasyon, kişinin doğuştan veya sonradan, herhangi bir nedenle oluşan kalıcı veya geçici yetersizliklerinin, kaybedilmiş bazen de limitlenmiş olan fonksiyonel kapasitesinin belirlenerek tedavi edilmesi, psikolojik sosyal ve mesleki açıdan da desteklenerek günlük yaşamda bağımsız duruma gelmesini sağlamaktır.
Çok yönlü tedavi yaklaşımı olan rehabilitasyon, bedensel özürlülerde hastalığa ve hastaya özgü fizyoterapi ve rehabilitasyon programını gerektirir ve rehabilitasyon programının standardizasyonu yoktur. Rehabilitasyon uygulamalarının ana elemanı fizyoterapisttir.
Balneoterapinin önemli bir unsuru da rehabilitasyon ya da fizyoterapidir. Fizyoterapi kişiye özel fizyoterapi odasında uygulanabileceği gibi, grup egzersizi olarak termal havuzda da uygulanabilir. Egzersizler profesyonel rehabilitasyon uzmanlarının denetim ve gözetiminde yapılır. Amacı, hastanın hareket yeteneğini doğal haline döndürmek, ya da en azından olabildiğince artırmaktır.
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon oldukça geniş hastalık gruplarına hitap etmektedir:
* Medulla spinalis lezyonları
* Tam veya kısmi felç
* Travmatik beyin yaralanmaları
* Periferik sinir yaralanmaları
* Multiple skleroz (MS)
* Serebral Palsi (SP)
* Spina Bifida
* Poliomyelit
* Kırık
* Artroplasti
* Skolyoz
* El Rehabilitasyonu
* Spor yaralanmaları
* Ampute Rehabilitasyonu
* Enflamatuar romatoid hastalıklar
* Osteoartrit
* Ağrı ( Bel, boyun ağrıları vb.)
* Fibromiyalji
* Myofascial ağrı
* Sistemik romatizmal hastalıklar ( Sistemik lupus eritamatozus, scleroderma, enflamatuar myopatiler vb.)
* Kanser Rehabilitasyon
* Post-op ve Pre-op Rehabilitasyon
* Kardio-Pulmoner Rehabilitasyon
* Geriartrik Rehabilitasyon
* Organ transplantasyonları sonrası Rehabilitasyon
Floating Havuzu
Floating Havuzu (floatarium, flotaryum, yüzdürme havuzu) sisteminde 35.4°C sıcaklıktaki suya katılan Epsom tuzu, suyun yoğunluğunu artması, vücudun suya göre bağıl olarak hafiflemesi ve yerçekiminin sıfıra inmesi sonucu oluşan uçma hissi, zihnin boşalmasına yardımcı olarak metabolizmanın kendini yenilemesini ve bazı rahatsızlıkların ortadan kalkmasını sağlayan bir sistemdir. Bu sistemde oda sıcaklığı vücut sıcaklığı ile aynı olduğu için sıcak ya da soğuk hissi uyandırmaz. Floating Havuzu (Flotation) terapisi renk terapisi ya da flotationa uygun bir müzik ile desteklenebilir.
Pasif bir deneyim olan Floating Havuzu terapi sisteminde ortamın sükunetinden yararlanarak toplantı, sınav gibi günlük problemlere odaklanılarak zihinsel hazırlık yapılabilir, meditasyon veya nefes egzersizleri yapılabilir, akademik, teknik, sigarayı bırakma veya zayıflama programı bulunan ses kayıtları dinlenebilir.
Günlük sağlık problemleri (baş, sırt, eklem ve kas ağrıları vb) açısından da yan etkisi olmadığı için oldukça gelişme gösteren bir terapi sistemidir. Flotation terapisi üzerinde yapılan ilk araştırmalara göre beynin ürettiği toksin ve atıklar ile streste azalma sağladığı ve böylece bunlara bağlı hastalıklarda da riskin azaldığı bilinmektedir.
Flotation terapisi kişinin kendini keşfetme sürecinin bir başlangıcıdır. Bir flotation terapisi sonrası hissedilen mutluluk ve yenilenme hissi dışında temiz bir zihin, hafıza ve konsantrasyon yeteğinde gelişme, duyma hissinde keskinleşme gibi gözle görülemeyen olumlu etkileri de vardır. Bu olumlu etkiler yaklaşık üç hafta sürer. Ayrıca floating havuzunda hissedilen rahatlama hissinin tekrar hatırlanması da küçük bir flotation terapi etkisi yaratacaktır.
Gebelikte Hamile Masajı
Hamilelik Masajı,
hamilelik öncesi, hamilelik esnasında ve hamilelik sonrası uygulanır. Hamilelik sırasında en çok rastlanan problemler; Kilo artması sebebiyle görülen el-ayak şişmeleri ve ağrıları, Bebeğin karında taşınması sebebiyle oluşan sırt ve bacak ağrıları, Vücutta oluşan ödemlerdir. Hamile masajı sayesinde bu ağrılardan kurtulabilirsiniz ve vücuttaki ödemi daha kolay atabilirsiniz.
Çok yumuşak ve ritmik dokunuşlarla uygulanan hamile Masajı, hamilelik sırasında oluşan gerginlik, stres ve psikolojik sıkıntılarınızdan da kurtulmanızı sağlar. Doğal masaj terapisi hamilelik sırasında rahatlatıcı ve yatıştırıcı bir etkiye sahiptir. Şişmelerin verdiği rahatsızlık yorgunluğa, fiziksel ve duygusal açıdan sıkıntılı olmanıza yol açtığında masaj duygularınızı canlandıracak, kendinizi iyi ve neşeli hissetmenize yardımcı olacaktır. Hızlı darbeler bedeni ve zihni canlandırırken, yavaş hareketler vücudu gevşetip rahatlatır. Hamilelik sırasında, pelvik bölgeye masaj uygulanmamalıdır. Bunun dışında masaj tüm vücutta özellikle bacaklarda, rahmin damarlar üzerinde yarattığı baskı sonucu yavaşlayan dolaşımı hızlandırır ve çeşitli rahatsızlıklara yol açan duygusal gerilimi önler.
Hamileliğin ilk beş ayında masaj öncesi ısınma hareketleri yararlı olabilir. Pelvik bölgeye masaj uygulamamaya dikkat edilmelidir. Daha sonraki aylarda, aşağıda anlatılan teknik, bacaklarda ve sırtta hissedilen ağrıları geçirmek için kullanılabilir. Bir yakınınızdan talimatları uygulamasını isteyebilirsiniz.
Bacak krampları, basur, varisler, kaşıntılı cilt çatlakları, bel ağrıları, ayağınızda şişmeler, mide yanması, hazımsızlık bu trimesterde nispeten daha sıktır. Bu belirtilerin hemen tümü çeşitli şekillerde tedavi edilebilir. Doktorunuza danışın. Bu haftalarda masaj yaptırmanız sizi oldukça rahatlatabilir.
Hamilelerde masaj en sık olarak bacaklarda ve ayak bileklerinde görülen şişlikleri ve kas spazmlarını önlemek için tercih edilir. Tekniği ise; Yan veya sırt üstü uzanın. Yattığınız yerle vücudunuzun üst kısmı arasında kırk beş derecelik bir açı oluşacak şekilde başınızın altına yastıklar yerleştirin. Bir yakınınızdan ayaklarınızdan başlayarak tüm bacağınıza yumuşak hareketlerle yağ sürmesini isteyin. Ayağınızdan başlayarak, başparmağınızla ayak bileğinizin iç tarafına basınç uygulamaya başlayın. Bu, dolaşımı hızlandıracak ve idrar tutulmasını önleyecektir. Ayak tabanınızı topuktan parmaklara kadar ovuşturun. Her parmağı hafifçe çekin. Yine ayaktan başlayarak tüm bacağınızın derisini hafif hafif sıkın. Kaslardaki gerilim yok olmaya başlayacaktır. Baldırlardan başlayıp deri ve kasları avuçlayarak sıkıp ovuşturun. Dokular yumuşadıkça kasların rahatladığını hissedeceksiniz. Son olarak tüm bölgeyi parmak uçlarınızla ovun.
Gebelikte Bel ve Sırt Ağrıları
* Gebelikte en sık görülen şikayetlerden birisi sırt ağrılarıdır. İş gücü kaybına ve zor doğuma sebebiyet verir.
* Gebelik ilerledikçe sırt ve bel ağrıları daha çok artar. Özellikle son aylarda gebenin hareketlerini kısıtlarlar.
* Artan gebelik hormonları özellikle progesteron doğumda bebeğin geçini kolaylaştırmak için leğen kemiği eklemlerini yumuşatmaktadır. Leğen kemiği ile birlikte bel bölgesindeki omurga eklemleri de yumuşamakta ve bu bölgenin anatomik yapısını değiştirmektedir. Bu durum sırt ve bel ağrısına yol açar.
* Gebeler rahat olarak yürümek ve vücudu dengelemek için gayri ihtiyari olarak omuzlarını geriye ve karnını ileri doğru çıkarırlar ve bu şekilde hareket ederler.
* Tüm bu sebepler omurganın düzleşmesine ve sırt ile bel kaslarında gerilmeye ve sonuç olarak ağrıya sebep olurlar.
Bel ve Sırt Ağrılarına karşı alınacak önlemler;
* Ortopedik ve kısmen sert yatak kullanın. Yataktan kalkarken destek alıp kalkın,belinize ağırlık vermeyin.
* Otururken bel boşluğunuza mutlaka yumuşak bir yastık koyun ve ayaklarınızı bir sandalye veya tabure üzerine uzatın.
* Çok yumuşak koltukları tercih etmeyin.
* 2 saatten fazla aynı pozisyonda oturmayın. (masa başı çalışanlar veya uzun yolculuklarda önemli)
* Yatarken (özellikle sol yan yatmayı tavsiye ediyoruz) aynı şekilde ayaklarınızın arasına da yastık koyun.
* Fazla kilo almayın. Kilonuzu kontrol altında tutun, doktorunuzdan bu konuda yardım isteyin.
* Yük kaldırmayın. Yerden bir şey alacaksanız dizlerinizi bükün, sırtınız dik tutun ve ayaklarınız ve kollarınızdan destek alarak kaldırın,gerekirse yardım isteyin.
* Mümkünse ortopedik ayakkabı giyin. Topuksuz veya 5 cm’den yüksek topuklu ayakkabıları giymeyin. Hafif topuklu tercih edin.
* Uzun süre ayakta kalmayın. Eğer kalmanız gerekiyorsa örneğin ütü yaparken ayağınızın birinin altına merdiven yüksekliğinde bir yükseltici veya küçük tabura koyun ve sırasıyla her iki ayağınıza değiştirin. Bu şekilde belinize binen yük azalır.
* Yukarıya uzanarak bir eşya almayın.
* Kasları gevşetmek için belinize sıcak havlu koyabilir veya doktorunuzun tavsiye ettiği bir krem ile masaj yapabilirsiniz.
* Bel kaslarınızı gevşetici egzersizler yapın. Doktorunuzdan bu bölge için olan gebelik egzersizlerini isteyin.
* Biliyorsanız yoga yapın ve gevşeyin.
Gebelikte cilt çatlakları
Genellikle gebeliğin 5-6. aylarında başlayan, başlangıçta karında kırmızı renkli, çizgi şeklinde, gün geçtikçe koyulaşan, kadınların çok üzülmesine yol açan cilt değişimleridir. Doğum sonrası gümüşi renkteki bu çizgiler hormonal etkilere bağlı olduğu kadar gerilmeye de bağlı olarak ortaya çıkabilmektedir.
Bu çatlaklar cildin elastik liflerinin hormonal etki, gerilme ve ödem nedeniyle birbirlerinden ayrılması veya kopması nedeniyle oluşur. Böylece epidermis (cildin en dışı) ve kutis (iç) tabakasındaki aralıklardan cilt altındaki damardan zengin tabaka görülebilir hale gelir. Genellikle gebeliğin 5 ayından sonra daha çok karın alt bölgesininde, göğüs ve kalçada görülür.
Çatlaklar ciltteki elastik liflerin şişerek gerilip kopması sonucu oluştuğundan bu gerilme ve kopmaya karşı cilte masaj yapmak ve cilti yumuşak tutan kremler sürmek başlıca önlem olmalıdır. Bu amaçla pek çok kremler üretilmiş olmakla birlikte hiçbirisinin kesin olarak cilt çatlaklarını tamamını önlediği söylenemez. En azından her gün düzenli olarak bir krem sürerek veya sürmeden cilde yapılan friksiyon, parmak ucu ve avuç içi ile yapılan masaj faydalı olabilir.
Doğumdan hemen sonraki hızla kilo kaybı ve ödemlerin çözülmesi döneminde de bu önlemlere devam edilmeli ve lohusalık bitene (kırkı çıkmak veya bilimsel tanıma göre doğumdan sonraki ilk 6 hafta boyunca) kadar masaj ve kremler uygulanmalıdır.
Gebelikte Selülit ve Tedavisi
Maalesef hamilelik sırasında selülitte de cilt lekelerinde olduğu gibi belirgin bir artış gözlenir. Bu artışın sebebi gebelik hormonları ve bunların cilde yapmış oldukları etkilerdir. Selülitteki artışın ikinci bir sebebi hamilelik esnasında artan kilolar ve hareketsiz yaşam tarzıdır.
Hamileler selülit tedavisi yaptırabilirler mi?
Normalde gebe olmayan kadınlarda selülit tedavisinde kullanılan mezoterapi, karboksiterapi, vakumterapi elektroterapi, pressoterapi, dalga ısı yöntemi ,infrared gibi yöntemler hamilelere önerilmez. Tavsiye edilen bir cilt doktorunun önerisi ile doğal bazlı kremler, yosun tedavisi ve masajdır. Fakat tüm bu tedavi yöntemleri cidiye uzmanı tarafından planlanmalıdır.
Gebelikte selülitin artması nasıl önlenebilir?
* Derin nefes teknikleri, Lamaze yöntemi: Kanı temizler, iç salgı bezlerini uyarır, karaciğerin kan akımına uğramasını engeller, yağları eritir.
* Gebe egzersizleri ve yürüyüş: Her gün gebeler için hazırlanmış beden hareketleri yağları eritir, kan dolaşımını olumlu etkiler, yorgunluğu giderir.
* Selülit masajı: Yararlı olması için bir uzman tarafından ve cildiye doktoru ile kadın doğum hekimi izin verdiği takdirde yapılması gerekir, aksi takdirde zararlı olabilir.Masajın amacı kan dolaşımını olumlu etkilemektir.
* Dengeli beslenme, yeterince sıvı gıda ve su alma, düzenli gebelik vitaminlerini kullanma
Hamilelik Sonrası Masaj
Doğum sonrasında masaj yaptırmak çok faydalıdır. Masaj, bebekle ilgilenmenin yükünü hafifletir, gerginliği azaltır, bebeği kaldırıp taşımanın getirdiği ağrıları giderir ve her şeyin ötesinde, en azından bir saat kendine vakit ayırmış olmanın getirdiği tam bir rahatlama ve dinlenme sağlar. Bu, ailenin diğer bireyleri için de yararlıdır, çünkü masaj sonrasında anne kendisini daha iyi hisseder. Annenin olumlu ruh hali bebeğe ve tüm aileye yansır.
Hamam
Özel bir düzenle ısıtılan sıcak ve soğuk suyu bulunan, yıkanma amacıyla kullanılan yapı.
Hamamın tarihi Romalılar’a kadar uzanır. Vezüv yanardağının patlamasından sonra küller altında kalan Pompei şehrinde yapılan kazılar, Romalılar’ın kullandıkları hamamları ortaya çıkarmıştır. Bu hamamların yalnız temizlik için değil, zevk ve eğlence için de yapıldığı anlaşılmaktadır. Romalılarda sınıf farkı olduğu için, hamamlarda kölelerle asillerin giriş kapıları ve yıkandıkları yerler ayrılmıştı. Roma hamamlarında ayrıca buhar banyosu yeri, soğuk ve sıcak su havuzları da vardı.
Türkler’in İslamiyeti kabul etmeleri ve temizliğe ait hükümleri uygulamaları neticesinde, İstanbul’un fethinden sonra burada ve Osmanlı Devleti’nin dört bir yanında binlerce hamam yaptılar. On yedinci yüzyılda, sadece İstanbul’da 168 büyük çarşı hamamı vardı.
Türk hamamları başlıca üç kısma ayrılır:
1) Soyunma yerleri
2) Yıkanma yerleri:
-Soğukluk,
-Hamam;
3) Isıtma yeri (Külhan)
Hamamlar, uzun müddet kalmamak şartıyla, sıcak su ve sabunla yapılacak vücut temizliği için iyi bir yıkanma ve temizlenme yerleridir. Hamamda terleyen vücudun, bir bez veya süngerle ovularak yıkanması, vücutta kan dolaşımını kolaylaştırarak insana rahatlık verir.
Hamamlarda yıkananların adabı muaşeret kaidelerine uyması gerekir. Hamamda fazla kalmak, sıcaktan soğuğa, soğuktan sıcağa zaman zaman çıkmak da vücuda zararlı olabilir. Sağlık sorunlari olan kişilerin çok sıcak suda yıkanmaları tehlikelidir.
Hamam Thalasso
Stabilize deniz suyu ve deniz menşeili ürünlerin kullanıldığı uygulama şeklidir. Örneğin; yosun ve deniz tuzu kullanılması.
Hidroterapi
Hidro “su” ve terapia “tedavi” yani kısaca “suyla tedavi” anlamına gelir. Hidroterapi denince akla doğal kaynak sularının barındırdığı minerallerle yapılan tedaviler akla gelmektedir. Hidroterapide yalnızca doğal sular değil normal sularda kullanılır.
İngiliz ve Amerikan tıbbında su içi egzersiz uygulamalarını anlatır. Her birey için özel olarak düzenlenen, eğitilmiş kalifiye personelin gözetiminde ve ideal olarak amaca uygun inşa edilmiş havuzlarda gerçekleştirilen, nöromüsküler-skletal fonksiyonları geliştirme-iyileştirme amaçlı bir havuz tedavi programıdır. Maden suyunun ağız yoluyla alınması, suda yıkanılması ve başka tedavilerin su içinde uygulanması olarak tanımlanmaktadır. Termal havuzlarda hamam veya soğuk su kaynaklarında jakuzilerde uygulanmaktadır. Sıcak su insanı rahatlatıp kasları gevşetir, duygu ve hislerin dışa vurumunu sağlarken soğuk su damarları sıkılaştırdığı gibi ödeme de iyi gelmektedir. Soğuk su enerji seviyesini de arttırmaktadır.
Hidroterapide asıl olan suyun hareketi sonucu ortaya çıkan insan vücudunun verdiği pozitif tepkidir. Su vücuda enerji kazandırır, vücudu toksinlerden arındırır ve vücut ısısını dengeler.
Suyun sıcaklığına göre insan vücudunun vereceği tepkiler farklı olacaktır. Soğuk su vücuda enerji verir, canlanmanızı, kendinize gelmenizi sağlar. Yüksek ateşi düşürmek için soğuk su kullanılır. Vücudun zedelenmiş bölümlerinde meydana gelebilecek şişlikleri engellemek için buz tedavisi uygulanır.
Buna karşılık sıcak su ise vücudun gevşemesini, rahatlamasını sağlar. Sıcak su buharıyla vücuttaki gözenekler açılır, terleme gerçekleşir ve bu yolla vücuttaki toksinler atılmış olur. Vücudun kan dolaşımını hızlandırmak için suyla şok tedavisi uygulayabilirsiniz. Şok tedavisi sıcak ve soğuk su banyosunu birbirinin ardından yaparak gerçekleşir.
Termal suyun faydaları:
* Ağrılı romatizmal hastalıkların, kireçlenmelerin
* Deri hastalıklarının
* Böbrek ve idrar yolu hastalıklarının
* Stres ve strese bağlı rahatsızlıkların
* Mide, bağırsak ve safra kesesi hastalıklarının tedavisinde termal suyun çok büyük yararları vardır.
Hidroterapinin uygulama alanı çok geniştir. Çok çeşitli hastalıklarda ve limitasyonları olanlarda uygulanabilir:
* Bel-sırt ağrısı
* Kas-iskelet sistemi yaralanmaları
* Eklem zedelenmeleri
* Diz protezi
* Diz bağları operasyonu
* Kalça protezi
* Ameliyatlar sonrası
* Kırıklar sonrası
* Nekahat dönemleri
* Yumuşak doku zedelenmeleri
* Kas gerginlikleri
* Fibromiyalji
* Obesite
* Denge problemleri
* Yaşlanmada müsküler ve kardiovasküler enduransın arttırılması
* Eklem kireçlenmeleri
* Romatizmal hastalıklar
* Polio (çocuk felci)
* Kas güçlendirmesi ve Reedükasyon
* Spor kazaları
* Kilo kontrolü
Hidroterapide kullanılan yöntemler hastalığın oluştuğu bölgeye göre değişir. Suyun ısısı ve basıncı, banyo süresi, masaj için kullanılan araçlar hastalığa bağlı olarak farklılıklar gösterebilir. Suyla birlikte farklı bitkiler ve mineraller uygulandığında ise suyun 1001 mucizesine yenilerinin katıldığı kanıtlanmıştır.
Hidroterapi Uygulamaları
Hidromasaj: En önemli hidroterapi tekniklerinden biridir. Su püskürtülmesi ve su jeti, bedene masaj yapar. Ayni zamanda deri yüzeyinde bulunan sinir uçlarının uyarılması ağrıların giderilmesine ve kan dolaşımının düzenlenmesine sebep olur; rahatlama sağlar. Hidromasaj yüksek tansiyon ve kalp hastalıkları tanısı konmuş kişilere önerilmemektedir.
Buhar Banyosu: Buhar banyosu tüm bedeninizin terlemesine neden olur. Buharın bir bütün olarak beden üzerinde yatıştırıcı etkisi vardır; ağrıyı dindirir ve ter aracılığıyla toksinlerin ortadan kaldırılmasını uyarır. Dokularınızda yumuşamaya sebep olur. Ayrıca su terapisi derinin yenilenmesine neden olur.
Banyo: Çeşitli tüm vücut banyoları hidroterapinin vazgeçilmez yöntemlerindendir. Aromatik banyolar, bitki banyoları, keselenme ve geleneksel yöntemlerin rahatlatıcı ve tedavi edici etkilerini unutmamak lazımdır.
Duş: Su püskürtme ve dökme, ağrıyı dindirmek ve gevşemeye yardımcı olmak üzere bedene doğrultulan sıcak ya da soğuk su püskürtülmesi ile olur. Hücreler canlanır ve yenilenir.
Kompres: Toksinleri uzaklaştırmak amacıyla, tüm bedeninizi ya da bir bölümünü sarmak için nemli bezler kullanılır.
Enema: Temiz su akıntısıyla, biriken atık maddeleri temizlemek amacıyla yaklaşık yarım saat süreyle rektum aracılığıyla kalın barsakların temizlenmesi işlemidir.
Hidroterapi Teknikeri, yaralanma, hastalık, ortopedik özür, hareket sistemi bozuklukları ve çeşitli hastalıklardan kaynaklanan ağrı ve fonksiyon bozukluklarında hekimin koyduğu tanı ve belirlediği tedavi planına göre, suyun; katı (buz) sıvı ve gaz (buhar) hallerini hastaya tedavi aracı olarak uygulayan kişidir.
Jet Duş
Vücudun çeşitli bölgelerine uygulanan basınçlı termal su masajıdır. Kan dolaşımını hızlandırıcı, vücut direncini arttırıcı özelliği vardır. Ayrıca sellülit tedavisi ve kas zedelenmelerinde, spor yaralanmalarında oldukça etkilidir.
Belli bir mesafeden özel bir fıskıye ile vücudun belli bölgelerine yüksek basınçlı ısıtılmış deniz suyu uygulaması yapılır. Vücudun refleks noktaları stimüle edilerek, kasların gevşemesi sağlanıyor, kan dolaşımı hızlandırılıyor.
Kan dolaşımını arttırıcı, ağrıyı azaltıcı ve spazm çözücü etkileri ile vücudunuzu rahatlatır. Doku yenilenmesi sağlanır ve bu tedavi özellikle selülitli bölgelerde etkin sonuçlar verir. Özellikle selülit tedavilerine yardımcı olarak uygulanır.
Basınçlı kullanılan su; metabolizmayı tetikler, yağ dokularını hareketlendirip toksin atılımını sağlar,kan dolaşımını hızlandırır.
Düşük basınçla uygulandığında rahatlatıcı etkisi vardır.
Kneipp Terapi
Sebastian Kneipp tarafından tarif edilen tekniğe göre yapılan tedavi: Tıbbi telkinler, diyet ve egzersizlerle birleştirilmiş sıcak, soğuk ve ılık banyolar.
Kneipp terapide dikkat edilmesi gereken 5 temel unsur var: Hidroterapi, fitoterapi, beslenme, hareket ve yaşam tarzı. Küvet banyolarını, egzersizleri, meyve ve tahıl ağırlıklı beslenmeyi, özel masajları ve bitkisel tedaviyi kapsayan Kneipp terapide yoga ve meditasyon da var. Amaç kişinin yaşam tarzını değiştirmesi.
Kneipp’ın temel öğretisi beş sistem üzerine dayanıyor:
* Hidroterapi
* Fitoterapi
* Beslenme
* Hareket
* Yaşam tarzı
Doktor kontrolünde uygulanan kürler kapsamındaki Kneipp banyosunda kollar ve bacaklar bakım küvetlerinin içindeki sıcak-soğuk sulara sokularak kan dolaşımı hızlandırılıyor. Bu şekilde dokuların oksijenle beslenmesi sağlanıyor.
Kneipp tedavileri arasında en etkilisi olarak bilinen “suda adımlamak”. Kneipp havuzunda ayaklar sıra ile ısıtılıp soğutulur. Her bir seans 30-40 adım olmalıdır. Bu işlem sırasında baldırların kızıl bir renk alması dolaşım sisteminin tepki gösterdiğinin ve terapinin doğru yapıldığının göstergesidir. Kneipp ayak havuzunun düzenli olarak kullanılması damarları güçlendirir ve kan dolaşımını olumlu yönde etkiler.
Kneipp terapi özellikle stres sorunu olanlara öneriliyor. Gerginliğe bağlı baş ağrısı çekenler, sınırda hipertansiyon vakası olanlar, diyabetliler, romatizmal ağrı çekenler ve selülit şikâyetleri çekenler.
Sebastian Kneipp
“Sağlıklı kalmamız için gereken her şey bize doğa tarafından yeterli miktarda verilmiştir”
“Hangi rahatsızlığın zayıf durumdaki bir bünyeyi istila edip etmeyeceğini bilmek isterim. Bağışıklık kazanmış olan bünyenin bu bakımdan hiçbir problemi olmaz. Ben zayıflığın birçok rahatsızlığa neden olduğuna inanıyorum.”
Kneipp terapisi, adını 1821-1897 yılları arasında Almanya’da Bavyera’da yaşayan bir Katolik rahipten, Sebastian Kneipp’tan alıyor. Kneipp’ın çalışmaları, kendi hastalığıyla başlıyor. Doktorların tüberküloz teşhisi koyduğu Kneipp, kendini iyi edebilmek için kilisede bulunan eski tıp kitaplarını karıştırmaya başlıyor. Amacı hastalığını doğal yollarla tedavi etmek. Karıştırdığı kitapların temel kaynağı ise eski Çin öğretileri.
Sebastian Kneipp, her gün koşup, kasabanın ortasından akan soğuk dereye giriyor. Kısa bir süre sonra kendini gayet iyi hissediyor. İşte Kneipp terapinin temelinde yer alan ve hidroterapi adı verilen su ile hareket tedavisinin başlangıcı bu olaya dayanıyor.
Kendini iyileştirmeyi başaran rahip Kneipp’a pek çok kişi başvuruyor. Kendisinden şifa uman herkese eski Çin öğretilerine dayanarak bir terapi uygulayan rahip, dönemin tıp adamlarının tepkisini çekiyor. Tıp adamlarının tepkilerine karşı rahip çaresiz tedaviden vazgeçmek zorunda kalıyor.
Tam bu sırada Papa hastalanıyor. Rahatsızlığının nedeni bir türlü çözülemeyen Papa’ya Rahip Kneipp’tan ve uyguladığı yöntemden bahsediliyor. Papa’nın huzuruna davet edilen Rahip Kneipp, kısa sürede Papa’yı iyileştirince üzerindeki baskı ortadan kalkıyor. Hatta Papa’dan tam yetki alıp, bir doktor ve eczacıyla birlikte çalışmasına izin veriliyor.
Ülkemizde tartışılan Kneipp alıntısı
2006 yılında Türkiye’deki okulların 11. sınıflarında okutulmak üzere MEB tarafından dağıtılan “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” kitabındaki “İslamda ibadetin faydaları” bölümündeki “Bunları Biliyor musunuz?” başlığıyla açılan bölümde abdestin faydaları anlatılıyor: “Abdest almanın insan sağlığına birçok katkısı vardır. Abdest alınırken kullanılan su sayesinde kan dolaşımı hızlanır, alyuvar sayısı çoğalır. Solunum hareketlenir. Alınan oksijen miktarı artar. Sinirler sakinleşir, ferahlar, kalbin yükü hafifler, tansiyon normalleşir (…)” Kaynak gösterilen Alman yazar Dr. Albert Schalle, kitabında Sebastian Kneipp tarafından kurulan ve kendi adını taşıyan, suya dayanan bir doğal tedavi sistemi olan “Kneipp Kürü”nü anlatıyor. Kitaptaki suyla tedavi yöntemleri çeşitlilik gösteriyor: Islak bezle yıkanma, ıslak havlularla kundaklama, çeşitli banyolar (tam, oturma, ayak, göz, kol), su dökme (dize, baldıra, tüm vücuda vs), buhar banyosu. Hemen hepsi fotoğraf ve çizimlerle tarif edilen bu tedavi biçimlerinde, özel durumlar hariç soğuk su kullanılıyor. Vücudun ya da suyun kullanılacağı bölgenin önceden ısınmış olması, tedavinin ardından doğal olarak kurumaya bırakılması esas alınıyor.
Kontrast (Zıt) Termal Banyolar
Kontrast, zıt veya ardaşık sıcak-soğuk banyo uygulaması olarak bilinir. Dolaşım bozukluklarında canlandırıcı olarak, ağrı tedavisinde etkin, El ve ayaklar için ardışık sıcak ve soğuk su tedavisi kullanılır.
Isının en uç noktalara (Soğuk/Sıcak) değiştirilmesi yoluyla bir damar jimnastiği yapılmaktadır. Bu kan damarlarının ısı ile genişletilmesi ve soğuk ile büzülmesi şeklinde en uç noktalarda kan ve sıvıların alıkonulmasını ortadan kaldırır.
Spor yaralanmalarında Sıcak-Soğuk Banyo
Kontrast banyo ya da sıcak-soğuk uygulama olarak da bilinir. Sakatlanmadan sonraki 72 saatte halen şişlik varsa uygulanır. Sıcak ve soğuğun belli sürelerde peş peşe yapılması ile damarlar üzerinde etki sağlanır. Kontrast yani zıt tedavi ile damar genişlemesi ve kasılmasının etkisi ile ödem ( şişlik ) azaltılır.
İki kaptan birine sıcak su (40 derece civarı), diğerine ise soğuk su,içine buz parçaları atılarak ısı –15.5 derece civarında tutulur. Tedavi edilecek uzuv aşağıda gösterilen sürelerle bu kaplar içine art arda sokulur:
* 10 dakika sıcak 1 dakika soğuk
* 4 dakika sıcak 1 dakika soğuk
* 4 dakika sıcak 1 dakika soğuk
* 4 dakika sıcak 1 dakika soğuk
* 5 dakika sıcak uygulamasıyla bitirilir.
Lenfatik Drenaj
Lenfatik dokularda tutulan sıvıların sirkülasyonunu, toksin ve aşırı sıvıların atılmasını sağlayarak canlandıran masaj tekniğidir.
Lenfatik sistem, kan dolaşımına bağlı, vücuttaki atık maddelerin atılmasını sağlayan sistemdir. Kilo ve selülit problemlerinde önemli rolü vardır.
Bir bölgede yağlanma ve selülit varsa o bölgedeki dolaşım ve lenf sistemi yavaşlar. Zayıflama tedavilerinde ilk yapılması gereken, sorunlu bölgedeki kan ve lenf dolaşımını düzene sokmaktır. Bu sayede söz konusu bölgede oluşan atık maddelerin atılması mümkün olacak ve tedaviden maksimum sonuç alınabilecektir.
Lenf Drenaj diyet ve sporla verilen kilolar sonucunda vücudu sıkılaştırmak, metabolizmayı hızlandırmak, vücutta biriken toksin ve ödemi atmak, dolaşım bozukluğu problemlerini en aza indirgemek, lokal olarak yağların biriktiği bölgeleri toparlamak, dilediğiniz ölçülere ve vücut şekline kavuşabilmek için uygulanan bir yöntemdir.
MLD (Manuel Lenf Drenaj) Masajı
MLD (Manuel Lenf Drenaj) Masajı, diğer masajlara oranla çok hafif, monoton ve sürekli tekrar eden hareketlerden oluşur. MLD Masajı, vücudun uç noktalarından kalbe doğru, lenf akışını takip ederek, tek yönlü yapılır.
MLD Masajı, Lenf sisteminin elle manipüle edilerek bloke olmuş lenf sıvısının serbest akımının sağlanması tekniğidir. Sempatik Sinir Sistemi’ne etki ederek, ağrıları azaltır ve derin rahatlık sağlar. Bağışıklık sistemini güçlendirir ve lenf akımını hızlandırır.
MLD güzellik ve estetikte de oldukça iyi sonuçlar verir. Ancak güzellik uygulamalarında (selülit gibi) Lenf Drenaj makinelerle, bölgesel çalışılarak uygulanmaktadır. MLD Masajının güzellik amaçlı kullanılması halinde, ciltteki kırışıkların, yara izlerinin ve lekelerin hafifletilerek cildin, iyileşme ve gençleşme sürecine destek olunabilir. Çünkü MLD Masajı, ciltteki kolojen üretimine destek olur ve bu sayede cilt sıkılaşır. MLD Masajının cildi toparlamasının ve canlandırmasının da nedeni budur.
MLD Masajı, aşağıdakiler de dahil pek çok durumda yardımcı olabilir:
* Ödem ve şişme
* Şiş topuklar, bacaklar vb.
* Toksin birikmesi
* Selülit ve kilo problemi
* Akne ve diğer cilt problemleri
* Ameliyat öncesi ve sonrası sıkıntılar
* Ödem ve iyileşme sürecine destek
* Yara izleri - eski ya da yeni
* Kabızlık ve hazımsızlık
* Hormonal dengesizlikler
* Ergenlikte
* Hamilelik öncesi ve sonrası
* Menopoz sıkıntıları
* PMS - regl öncesi gerginlik
* Göğüslerde hassasiyet
* Sinüzit, saman nezlesi
* Tekrarlanan enfeksiyonlar
* Soğuk algınlığı
* Grip
* Üst solunum yolu hastalıkları
* Eklem iltihaplanmaları
* Romatizma
* Stres
* Anksiyete
* Gerginlik
* Yorgunluk
* Uykusuzluk
Günümüzde bu amaçla geliştirilmiş bazı lenf sistemini hızlandırıcı masajları yapan makineler vardır (LPG lenf drenaj sistemi gibi). Bu makineler yardımı ile vücuda lenf akımını hızlandıracak ve arttıracak masajlar ağrı vermeksizin uygulanmaktadır. Ayrınıtılı bilgi için tıklayınız…
Selülitin yeni başladığı durumlarda tek başına yeterli olabilir ama ilerlemiş vakalarda özellikle ‘karbossi terapiyi’ tamamlayıcı olarak uygulanır. Tedavinin etkinliğini gözle görünür şekilde arttırı
LPG Lenf Drenaj
LPG, Amerika Besin ve İlaç Örgütü (FDA) tarafından etkisi kabul edilmiş ve uygulanmasında hiçbir sakınca olmayan bir cihazdır. Acı vermeyen bir vakumlama sistemi olarak tanımlanabilir.
1970’li yıllarda yanıklar ve lekeler için uygulanan LPG yönteminin zamanla farklı etkilerinin ortaya çıkması ile uygulama alanları oldukça genişledi. Fibroz, lekelenme, yatak yarası, dolaşım bozuklukları, denge sorunları, sırt ağrıları ve boyun ağrıları gibi sağlık sorunlarında yararlı olmasının yanı sıra, sporcuların yaralanmalarında ve sportif faaliyetlerden sonra toparlanma aşamalarında da son derece etkilidir. Zayıflama destek uygulamaları arasında ise en etkili ve güvenilir olanıdır. Selülit tedavisinde etkisi kanıtlanmış bir yöntem olan LPG’nin doğum sonrası problemleri üzerinde de olumlu etkileri olduğu bilimsel çalışmalar ile kanıtlanmıştır.
LPG adlı aletle yapılan bir tür vakum işlemi ve vücuttaki yağların parçalanması sağlanıyor. Bu yağların toksin şeklinde ter olarak veya idrar yoluyla atılması sağlanıyor. Bunun için haftada üç seans yapmak gerekiyor. Yarım saat süren bir işlem ve genelde sellülit tedavisi, bölgesel incelme ve vücut şekillendirilmesinde ve sıkılaştırmada kullanılıyor. Uygulama sırasında alet direkt ciltle temas etmiyor. Büyük beden 4-5 gibi naylon çorap giyilerek işlem yapılıyor. Böylece morarma ya da ciltte herhangi bir sorun ortaya çıkmıyor.
Selülit Tedavisinde LPG
Yediğimiz tüm yiyecekler sindirim sistemimizde yapı taşlarına parçalandıktan sonra, ince bağırsakta emilip kana karışırlar. Kan dolaşımı sayesinde ihtiyaç duyulan dokulara ulaşır, bir kısmı depolanır. Bir kısmı kullanılır. Kullanım sonucunda birtakım atık maddeler oluşur. Bunların vücuttan atılması asıl olarak lenf dolaşımı ile alakalıdır. Lenf sisteminin kalp gibi pompası yoktur ve devamlılığını kaslarımızın hareketi ve bağ dokusu sağlamlığı sağlar. Eğer herhangi bir nedenle bağ dokumuzda gevşeklik varsa, tek başına egzersiz bu atık ve fazla suyun vücuttan atılmasına yetmeyebilir. Sonuçta selülit oluşur. Bu nedenle selülit probleminiz varsa dışarıdan lenf sisteminize yardımcı olacak masaj desteğine ihtiyacınız olacaktır.
Kas hücrelerinin bloke olması ve yağ hücrelerinin belirgin bir şekilde depolanması nedeniyle oluşan selülitlerin tedavisinde LPG uygulamaları, yağ hücrelerini sıkılaştırıp küçültür, bağ dokusunu güçlendirir ve lenf dolaşımını hızlandırır. Aynı zamanda deri elastikiyetini de arttırır.
LPG Masajı
Tamamen basınç sistemi ile vücuda elektrik akımı veya ısı vermeden yapılan bir lenf masajıdır. Aletin özelliklerinden kaynaklanan tedavi edici etkisi aşikardır, lenf akışı düzenlenir. Bağ dokusundaki kollojen ve elastin aktiflenir. Gevşeklikler toplanır. Sellülit çözülür. Deri daha genç ve pürüzsüz görünüme kavuşur. Ayrıca, alet üzerindeki farklı programlarla yağ aktivasyonu arttırıldığından lokal incelmeye (bölgesel zayıflamaya) faydası olur. Gebelik sonrasında normal doğumdandan hemen sonra, sezeryan ameliyatını takiben 3 ay sonra başlamak uygundur. Tüm vücuda uygulanan bir masaj olduğundan farklı bölgelerdeki farklı sorunlara yönelik tedaviyi aynı seansta, aletin programı ile oynayarak yapabilmekte. 15 seanslık paket programlar uygulanmaktadır. Kişinin problemine göre mezoterapi, lipoliz veya karboksiterapi ile kombine edilebilir.
LPG’nin ana kullanım alanları:
* Selülit
* Lokal incelme (bölgesel zayıflama)
* Vücut gevşekliği, bacak içi kol sarkmaları karın sarkması
* Popo kaldırma
* Liposuction ameliyatından sonra dolaşım düzenleyici olarak
Liquid Sound
Liquid Sound Merkezleri sıcaklığın 32-35 °C arasında olduğu su altında müzik ya da tercih edilen diğer sesleri (kuş, doğa, dalga vb. sesleri) dinleme deneyimi sunar. Bu sesler ile farklı renkte stereo-optik ışıklar ve/veya havuzu örten kubbeye yansıtılan görüntüler birleştirilerek dinlenme ve meditasyon deneyimi arttırılabilir. Bu sistem özellikle termal havuzlarda kullanılmak üzere geliştirilmiştir. Bu sistem ışık, müzik ve beraberinde yüzmekten hoşlananlar için iyi bir yöntemdir. İnsanın dış dünyayı su altında dışarıda olduğundan daha farklı algılamasını ve su dalgalarını yalnızca kulakları ile değil cilt ve kemikleri ile de hissetmesini sağlayan bir yöntemdir.
Floating havuzu ya da Liquid Sound havuz terapileri sonrasında spa kürü sauna, buhar odası, hamam ya da masaj uygulaması ile tamamlanabilir.
Lomi Lomi Hawaii Masajı
Hawai dilinde, masaj anlamına gelen “Lomi Lomi” bir veya birden fazla masajcı tarafından yapılan yumuşak Hawai Masajıdır. Sırt ve karın bölgesi üzerinde el ve kol gezdirme. Egzotik tomurcuk kokular ve şifa vaat eden şarkılarla insan adeta rahatlamaya itilmekte.
Lomi Lomi, Akupressür ve benzeri masajlardan farklı olarak rahatlatmak amaçlı uygulanan bir tekniktir. Güzel bir dans gibi tek bir seferde gerginliğin içinden mutluluk ve rahatlamayı ortaya çıkarır. Lomi Lomi binlerce yıldır pasifikte uygulanmaktadır. Polole Lomi, bu masajı bir annenin dokunuşuna benzetmiştir. Oluea Lomi ise, ruh, beden ve beyinin uyum içerisinde çalışmasını sağlar demiştir. Oluli Lomi ise, hayat enerjisini harekete geçirdiğini söylemiştir. Lomi Lomi yumuşak dokunuşlar olarakta adlandırılır. Yumuşak bir şekilde kaslara derinlemesine çalışılır. Akıcı dokunuşlar, bedenin bütününü terbiye ederek klianterin rahatlamasını sağlar.
Lomi Lomi Masajı Amerika ve Avrupa’da hızla yayılan bir masaj tekniğidir. Ruh ve bedeni aynı derecede dinlendiren bu terapi, geleneksel olarak Hawai adalarındaki şamanist “Kahuna” şifacıları tarafından “tapınak masajı” olarak özellikle üst yöneticilere ve krallara yapılırdı. Lomi Lomi Masajı sıcak aromatik yağlar ile uzun uzun rahatlatıcı masaj hareketleri, çok yavaşça ve saygılı yapılan mobilizasyon teknikleri ile uygulanmaktadır.
Eski Hawai “Huna” felsefesine göre, her insanın içinde problemlerini çözebilen pozitif güçler vardır. Lomi Lomi Masajı bu pozitif enerjileri uyandırmayı yardımcı olur.
Lomi Lomi, tarihçesi çok eskilere dayanmaktadır; ayrıca Huna olarak bilinen felsefenin bir parçasıdır. Huna’nın temeli sevgiyi ve harmoniyi aramaktır. Uzun, sürekli, akıcı ve yumuşak dokunuşlarla hücrelerimize işlemiş olan eski inanışları ve bizi sınırlalayan davranışları ortadan kaldırarak bedenin rahatlamasını sağlar.
İnsanlar, genellikle anıların, inançların ve diğer programlamaların beynimizde bulunduğunu düşünürler fakat aslında tüm hücrelerimizde depolanmaktadırlar. Hawaililer bir düşünce yada inanışın da, kas gerginliği kadar enerji akışını bloke ettiği düşüncesiyle enerji akışını dönem dönem incelerler. Lomi Lomi, enerji akışını yeniden yönlendirirken blokajları da ortadan kaldırır.
Hawaii’den tüm dünyaya yayılan Lomi Lomi masajı eski çağlarda devlet adamlarının savaş kararları almadan önce yaptırdıkları bir masaj biçimi. Kahuna şifacıları tarafından yapılan Lomi Lomi masajının en önemli özelliği masaj sırasında sağladığı gevşeme ile karar alma mekanizmalarını harekete geçirmesi. Masajın etkileri diğer masajlar gibi uygulandıktan hemen sonra değil takip eden iki - üç gün içerisinde hissediliyor. Bu nedenle tatil köylerinde Lomi Lomi masajı yaptıranlar ‘tatil sonrası iş stresini yenmek ve etkili kararlar alabilmek’ için tatillerinin son günlerinde bu masajı yaptırmayı tercih ediyor. Masajı kadınlardan çok erkekler tercih ediyor.
Lomi Lomi Nui
Lomi Lomi’nin farklı ve daha spiritüel bir kolu olan Lomi Lomi Nui, Özellikle Hawai’de uygulanan farklı ve törensel bir masaj türüdür. Orijinalinde deniz kıyısında havlu ve çarşaf kullanılmaksızın masaj yatağı üzerinde çıplak vücuda uygulanan, vücudun daha çok kol ve dirsek bölgesi ile yapılan ritmik ve akışkan bir masaj türüdür. Su bazlı yağlar kullanılarak yapılır. Masaj sırasında kötü elektriği atmak için dua edilir ve belirli ritüelleri vardır. Terapistin hareketleri daha çok bir dansı andırır ve masaj hizmeti alan kişi çevresinde armoni içinde dönülerek yapılır. Eğlenceli ve çok değişik bir uygulamadır.
Havaii tapınak masajlarının kraliçesi olan lomi lomi nui, eski Havaii kültürünün ruhani bir bölümüdür. Değişen ve birbirine bağlı, alt kol ile yapılan uzun ve akıcı masaj hareketleri ve dirsek yardımıyla eklemlerin gevşemesi, ruhun serbest kalması sağlanır ve derin bir rahatlama hissi uyanır.
Sevgi dolu, insanı sarmalayan bu dokunuşlar, hoş kokulu ılık vücut yağları ve Havaii müziği eşliğinde kendinizi emin ellerde hissettirir ve her yönden rahatlamayı sağlar.
Masaj için Etik Kurallar
· Profesyonel masaj hizmeti talep eden herkese aynı kalitede hizmet sunmak.
· Bütün müşterileri (dil, din, ırk, cinsiyet vb) ayrımı yapmaksızın kabul etmek ve hizmet sunmak.
· Müşterinin mahremiyetine saygı göstermek.
· Sadece uzmanlık eğitimi ve sertifika alınan teknik ve tedavi üsüllerini uygulamak.
· Hiçbir şekilde müşteriyle cinselliği çağrıştıracak bir eylem, söz veya imada dahi bulunmamak.
· Her zaman müşteriler için temiz, güvenli ve profesyonel bir ortam sağlamak.
· Reklam, pazarlama veya web sitesinde cinselliği çağrıştıracak dil veya fotoğraf kullanmamak.
· Masörlük mesleğine uygun, profesyonel ve temiz kıyafet giymek.
· Müşterinin kendini rahat hissetmesini sağlamak amacıyla, vücudunu masaj için gerekli minimum açıklıkta, düzgün bir şekilde örtmeye özen göstermek.
· Müşteriyle konuşurken veya reklamlarda saygısız veya kaba bir dil kullanmamak.
· Hukuk sistemindeki (maddi, cinsel veya psikolojik) “hasta istismarı” ile ilgili yasal ve mesleki sorumluluk ve kısıtlamalara eksiksiz uymak.
· Özelde masaj ve genelde sağlıkla ilgili yasa ve yönetmeliklerin uygulanmasında özenli olmak.
· Yasadışı veya (suç teşkil etmese bile) ahlaka aykırı eylemlerde bulunan her türlü kişi, kuruluş veya oluşumla hiçbir şekilde çalışmamak ve ortak olmamak.
Ozon Terapisi
Ozon Terapisi, yorgunluğa sebep olan serbest radikallerin ortadan kaldırılmasına (detox ve anti-aging) yarayan kanın oksijenle karıştırılması tekniğidir.
Ozon tedavisi ülkemizde yeni sayılır ve ozon terapiyi yapan merkezlerin sayısı parmakla sayılacak kadar azdır, ancak Rusya’da 1840 yılından bu yana, Avrupa’da ise tam 100 yıldır uygulanıyor. Ozon çok uzun yıllardır, bütün dünyada, içme sularını dezenfekte etmek için güvenle kullanılıyor.
Türkiye’de yeni açılmaya başlanan Ozon Merkezleri (Ozon Sauna Salonları) Avrupa ve Amerika’da pek çok insan tarafından günün stresini atma, rahat uyuma, kronik yorgunluğundan kurtulma, başta kanser, kalp hastalıkları, mantar, iyleşmeyen yaralar, diabet, astım, damar tıkanıklıkları ile Multipl Skleroz, Alzheimer, Parkinson gibi nörolojik hastalıklara, hepatit ve AIDS’e bağlı problemlere, selülit tedavisi gibi kozmetik ve güzellik uygulamalarına, sağlıklı yaşlanmaya (anti-aging) çare olması için sık sık ziayret edilmekte ve ozon verilmektedir.
Ozon için eski tarihlerde Yunanca “Tanrının Nefesi (ozein)” ismi verilmiştir
Tedavi amaçlı Ozon
Medikal ozon daima saf ozon ve saf oksijenin karışımı şeklinde kullanılır. Uygulamaya bağlı olarak ozon konsantrasyonu 1 ve 100 µg/ml (0.05 – 5 %O3) arasında değişir. Ozon terapist, ozon terapi konusunda eğitimli bir doktor, hastanın durumu ve tıbbi endikasyona göre hastanın alacağı komple dozu belirler.
Uygulama yöntemleri
Otohemoterapi: Bu metotla, hastanın bir miktar kanı alınır, tam olarak tespit edilmiş ozonla karıştırıldıktan sonra hastaya geri verilir.
Harici tedavi: ozon gazını kapalı bir sistemde özel bir plastik bot (ayaklar ve bacaklar için ) içinde dolaştırarak ya da vücudun farklı bölgelerine uygun torbalar, folyolar ile gerçekleştirilir.
Rektal (makat) tedavi: ozon gazı direkt olarak hassas barsak membranı tarafından emilir; buna ek olarak tüp ve torbalar tek kullanımlık olduğundan tamamen hijyeniktir ve hasta kendi kendine uygulayabilir. Bu metot genelde bağırsakların enflamatuar hastalıklarında endikedir ancak son zamanlarda genel sağlık ve yeniden canlanma (anti-aging) için kullanılmaktadır.
Ozonun eklem içi enjeksiyonu; ağrılı enflamatuar hastalığı olan ekleme uygulanır (artrit, rekurren artroz, genel patolojik sertliklerde)
Ozonlu Buhar Sauna
Ozonlu buhar sauna, detoks (toksinlerden arınma) için en iyi yöntemlerin başında gelir. Detoks sayesinde hücrelerin normal çalışmalarına engel olan toksinlerin vücuttan atılımı sağlanır. Eğer insanın detoksifikasyon mekanizması zayıfsa daha hızlı yaşlanma söz konusu olduğu gibi kanser, kronik dejeneratif hastalıklara yakalanma riski de yüksek olur.
* Ozonlu buhar sauna birikmiş toksin ve kimyasalları okside ve detoksifiye eder. Nemli ısı ve ozonun birlikte kullanılması vücut sıvılarının %90′ını taşıyan lenfatik sistemi temizler.
* Kandaki oksijen düzeyini arttırdığı için tüm organ ve dokulara daha fazla oksijen gitmesini sağlar.
* Ozonlu buhar sauna ile tek seansta 200-450 kalori yakılır. Bu da 2-3 saatlik normal bir yürüyüş ritmine eşittir.
* Buhar etkisiyle deriden emilerek cilt ve cilt altı dokuya nüfuz eden ozon selülitlerin giderilmesine yardımcı olur.
* Ozonlu buhar sauna sağlığı kötü yönde etkileyen yağlar, yağ asitleri ve zararlı toksinlerin kalbe yüklenmeden vücuttan atılmasına yardımcı olur. Böylece vücudun aşırı yağlanmasını önler ve kilo vermeye yardımcı olur.
* Doku ve organların daha iyi oksijenlenmesi metabolizmayı hızlandırır ve zayıflamaya yardımcı olur.
* Vücudun dış etkenlere karşı direncini arttırır.
* Derinin ölü hücrelerden arınarak yenilenmesini, daha dirençli bir yüzeye sahip olmasını sağlar.
* Kronik yorgunluk sendromunun giderilmesini sağlar.
* Cinsel performansın artmasına yardımcı olur.
* Kas ağrıları, kireçlenme, baş ağrısı, halsizlik gibi şikayetlerin azalmasına yardımcı olur.
Ozon Terapinin Uygulama Alanları
Ozon terapisi bağışıklık sistemini güçlendiriyor ve vücut direncini artırıyor. Bu nedenle ozon tedavisi olanlar kendilerini yenilenmiş hissediyorlar. Ayrıca daha ışıltılı bir cilde, pembe yanaklara kavuşuyorlar, gözlerinin altındaki morluklardan da kurtuluyorlar.
* Vücudun kendi anti-oksidanlarını harekete geçirir.
* Virüsleri, bakterileri ve toksinleri etkisiz hale getirir.
* Bağışıklık sistemini güçlendirir kan ve lenfi arındırır.
* Atardamar cidarını temizler ve kan dolaşımını geliştirir.
* Beyin fonksiyonlarını ve hafızayı güçlendirir.
* Hormon ve enzim üretimini düzenler.
* Tüm eklem rahatsızlıkları, kemik iltihabı ve enfeksiyonların tedavisinde hastaları rahatlatır.
* Sinirleri sakinleştirir, ağrıları azaltır ve uykuyu geliştirir.
* Kanamayı durdurur.
* Alerjik reaksiyonları hafifletir.
* Haricen kullanıldığında; akneleri, yanıkları, bacak kanserlerini, açık yaraları, egzema ve mantarları iyileştirir
Ozon terapisinin en belirleyici etkisi, kanımızı aktive etmesi ve canlandırmasıdır. Her yıl 6-10 seans ozon terapisi alarak, kendimizi çok daha iyi hissetmemiz ve vücudumuzun direncini artırmamız mümkün.
Ozon terapisi, vücut direncini artırarak, anti-aging (yaşlanmayı geciktirme) ve kronik yorgunluk tedavisinde büyük destek sağlıyor. Yıpranmanın en temel nedenlerinden biri olan serbest radikalleri etkisizleştiriyor ve tümüyle genel iyilik halini geliştiriyor. Tüm eklem rahatsızlıkları, kemik iltihabı ve enfeksiyonların tedavisinde kullanılır. Ayrıca diyabet ve kanser tedavileri, göz hastalıkları, astım ve alerjilerde de çok etkilidir. Kalp hastalıklarında, yüksek tansiyon, kolestrol, trigliserit gibi kalp ve damar sorunlarında, karaciğer hastalıkları, cilt mantarları ve uçuklarda da çok yardımcı oluyor. Haricen kullanıldığında; akne, yanıklar, bacak kanserleri, açık yaralar, egzama ve mantarları iyileştiriyor. Ozon tedavisi olanlar kendilerini yenilenmiş hissediyorlar, fiziksel dayanıklılıkları artıyor.
Dolaşım bozuklukları
Arteriel dolaşım bozukluklarında diğer semptomların yanı sıra bacaklarda hissedilen soğukluk, kısa yürüyüşler sonrasında ayaklarda hissedilen ağrı alarm veren semptomlardır, bu durum ozon tedavi için 40 yıldır çok önemli endikasyon oluşturur. Ozon tedavinin dolaşım bozukluklarındaki başarısı yapılmış bir çok sayıda tıbbi çalışma ile kanıtlanmıştır.
Anti-Aging
Ozon antioksidanları harekete geçirerek vücudumuzu arındırıyor ve genel iyilik halini geliştiriyor. Bir yandan bağışıklık sistemini güçlendirerek, öte yandan serbest radikalleri etkisizleştirerek, Anti-Aging (yaşlanmayı geciktirme) ve yaşam kalitesinin geliştirilmesinde büyük destek sağlıyor.
İş hayatındaki stres, yoğun çalışma temposu, zihinsel ve bedensel yorgunluk ozon (O3) tedavisine çok iyi yanıt verir. Ozonun kırmızı ve beyaz kan hücrelerinin metabolizma aktivasyonu ile genel iyilik hali ile kişiler kendilerini yenilenmiş hissetmektedirler. Profesyonel sporcular ve kadınlar bu tedaviden oldukça faydalanmaktadırlar. Ozon fiziksel dayanıklılığı arttırmaktadır. Yıpranmanın en temel nedenlerinden biri olan serbest radikalleri etkisizleştiriyor ve tümüyle genel iyilik halini geliştiriyor. Ozon terapisi bağışıklık sistemini güçlendiriyor ve vücut direncini artırıyor. Bu nedenle ozon tedavisi olanlar kendilerini yenilenmiş hissediyorlar.
Detoks
Yağ dokularımızda depolanan bazı zararlı toksinler ve kimyasallar şunlardır: Pestisitler, metaller, ilaç artıkları, doğal ve suni kimyasallar ve gıda koruyucuları. Bu birikmiş toksinler ve kimyasallar, yavaş yavaş, sağlıklı doku ve hücreleri yok ederler ki, bu durum, hem birçok hastalığın hem de yaşlanmanın sebebidir. Ozonlu sauna, bu birikmiş toksin ve kimyasalları okside ve detoksifiye eder.
Buhar ile beraber ozonun kullanılması, buharın vücudu sarması ile birlikte ozonun deri yolu ile emilimini mümkün kılar. Nemin ısısı gözenekleri açar ve ozonun deri yolu ile kan dolaşımına girmesine imkân verir. Ozon böylece yağ dokularına ve lenf bezlerine ulaşabilir. Lenf dokusunun toksinlerden temizlenmesi çok önemlidir ve ozon/buhar saunası bunu sağlamak için en iyi ve en kolay yoldur.
Yaşlı kişilerde önlem ve tedavi
Yaşlı kişiler ozon tedavisine oldukça iyi yanıt verirler. Oksijenin dokular tarafından daha iyi kullanımını sağlar, bağışıklık sistemini harekete geçirir, ve vücudun kendi antioksidanlarını ve serbest radikallere karşı savaşan hücreleri harekete geçirir. Bunun ötesinde beyindeki dolaşım bozukluklarında olumlu etkileri mevcuttur. Bunlara ek olarak tamamlayıcı tedavinin yanısıra ozon tedavi yaşam kalitesini arttırmak için kullanılmaktadır.
Kanser
Kanser hastalarında ozon tedavisi tamamlayıcı tedavi olarak oldukça başarılıdır. Burada ozonu immun sistem (bağışıklık sistemi) aktivasyonunda kullanılmaktadır. İmmun hücreler – örneğin lenfositler, yardımcı ve baskılayıcı hücreler, lenfositler ve natural killer hücreler (katil hücreler) - cytokin denilen interferonu da içeren haberci proteinleri üretmek için ozonun başlattığı biyolojik reaksiyonlar yoluyla aktif hale getirilir. Aslında, ozon vücudun kendi interferon ve interlökinlerini artan miktarlarda üretmesini sağlar. Ozonlanmış kanın hastaya verilmesiyle, pozitif olarak artan bir immün reaksiyonu başlatılır, bu aynı zamanda vücudun genel direncinin ve zindeliğinin artmasına katkıda bulunur.
Cilt mantarları ve enfekte cilt lezyonları
Ozonun mantar ve bakterileri yok edici özelliği, 100 yıl boyunca içme suyunun arıtılmasında başarılı bir şekilde kullanıldı. Bu özellikleri, inatçı deri humusları ve mantarlarla savaşmakta tıbbi ozonu çok etkili bir tedavi ajanı yapar, özellikle bakteriyel enfeksiyonlu ayaklar, gövdedeki mantar enfeksiyonları, mukozaların fungal / mycotic enfeksiyonları.
Selülit Tedavisi
Ozon terapisi, hücrelerin enerji üretimini yüzde 40 artırarak vücuttaki selülitlerin azalmasını sağlıyor, ayrıca vücudun metabolizmasını hızlandırır, yağı ve karbonhidratı yakar. Bu yüzden ozon terapi selülit için çok ideal bir tedavi şeklidir.
Ozon terapi, hücre oksijenlenmesini baz alarak, başarılı bir şekilde selülit tedavisinde de uygulanır. Artıklarla dolu olan selülit hücrelerini oksijen ile temizlemeye yönelik bir programdır.
Bağırsak Hastalıkları: Proktitis ve Kolit
Enflamasyonlu bağırsak hastalıklarında özellikle erken dönemde rektal Ozon gazı üflenmesi şeklinde yapılan lokal uygulamanın çok yararlı olduğu kanıtlanmıştır. Birçok durumda arka arkaya 10 seans ozon uygulanması yeterli olur. 248 hasta üzerinde yapılan proktitis klinik çalışmasında sadece hastaların %10’unda birkaç 10 seanslık uygulama gerekmiştir.
Göz hastalıklarında ozon tedavi
Yaşa bağlı dolaşım bozuklukları gözü de etkilemektedir. Bundan dolayı oluşan göz bozukluklarında çeşitli derecelerde etkili olmaktadır. Yapılan klinik çalışmalarda ozon tedavisi sonrası 6-8 ay içerisinde görmede iyileşmeler kaydedilmiştir. Tedavinin devam ettirilmesi halinde görme kalitesinde artış gözlenmiş veya daha kötüye gidiş durdurulmakta olduğu saptanmıştır.
Enfekte yaralar
Enfeksiyonlu yaraların lokal tedavisi, mesela açık yatak yaraları (decubitus ülserler), alt bacağın ülserleri (Ulcus cruris), şeker hastalarının iyileşmeyen yaraları ve kangren, tıbbi ozonun klasik uygulama alanlarına ait olan proseslerdir. Burada biz öncelikle, mikropsuz ve temiz yaralar elde etmek için ozonun dezenfektan özelliğinden, diğer deyişle bakterisid ve fungisid etkisinden yararlanırız. Yaranın temizlenmesinden itibaren, düşük dozda ozon uygulayarak iyileşme süreci hızlandırılır.
Virüslerden kaynaklanan hastalıklar
Herpes simplex (yüz herpesi), herpes zoster (shingles). Uçuğun her iki tipi, virüsler tarafından oluşur. Dudakların uçuğu (Herpes Labialis), sık sık tekrar eden ve nahoş bir hastalıktır, çok başarılı bir şekilde diğer tıbbi metotlarla ozonun kombinasyonu şeklinde tedavi edilir. Herpes zoster veya padavralara, ozonla tamamlayıcı uygulama faydalıdır, ozonlu su kompresleri ve ozonlu kan transfüzyonu şeklinde iki farklı yoldan tedavi edilebilir.
Karaciğer enflamasyonu (Hepatit A, B, C)
Karaciğerin enflamasyonu, tıbbi ozon için klasik tedaviler arasında sayılır. Hepatit A (HVA = hepatitis virus A) diğerlerine göre problemsiz ve tamamen iyileşebilirken, virüsün diğer şekli, hepatit B (HVB = hepatitis virus B), sıklıkla kronik bir şekilde seyreder. Burada klasik tıbbi tedavi metodlarına ilave olarak, ozonlu kan transfüzyonu ya da rektal yolla ozon/oksijen gazının kontrollü bir şekilde verilmesi ile başarılı sonuçlar alınmıştır. Aynı yöntemler ayrıca kuluçka süresi yıllar süren ve kronikleşene kadar bir karaciğer hastalığı olarak teşhis edilemeyen hepatit C hastalığına da uygulanır.
Eklem hastalıkları
Eklem hastalıklarında ağır kemik deformasyonlarının olmadığı durumlar, medikal ozon uygulamalarına cevap verir. Diz eklemi ya da diz ve omuz eklemlerindeki aktif artrit form tedaviye cevap veren sınıfa dahildir. Standart tıbbi metotlara - egsersiz terapileri - ilave olarak bu gibi durumlarda intraartiküler ozon enjeksiyonu uygulanır. Bağışıklık sistemini güçlendirme ve kıkırdak metabolizmasını aktive etme özelliklerine ek olarak burada ozonun tamamıyla antienflamatuar özelliğinden faydalanılıyor.
Artritik/Romatizmal Durumlar - Kronik poliartritler
Artritik/romatizmal durumlar iskelet veya kas sistemiyle ilgili pek çok ağrılı, fonksiyon kısıtlılığı da yapabilen hastalığı kapsamaktadır. Genel olarak medikal ozon uygulaması fizik tedavi ile beraber kombine olarak tamamlayıcı amaçla kullanılmaktadır. Romatoid artrit ( kronik poli artrit ) de yapılan çalışmalarda akut olmayan durumlarda ozon majör otohemoterapi
Pattaya
Tayland’ın doğu kısmında bulunan Pattaya’ya Bangkok’tan 2 saatlik bir yolculuk sonunda ulaşabiliyorsunuz. Tipik Tayland yaşam tarzını burada bulabilmeniz mümkün. Budizm inancı, tapınaklar, rahipler, thai yemekleri, alışveriş yapabileceğiniz bir çok mekan, enteresan gece hayatı ve su sporlarının bir çok çeşidini bulabileceğiniz bir şehirdir, Pattaya…
Thai masajı: Tayland’da thai masajını her şehirde yaptırabilirsiniz, ancak Pattaya bu konuda diğer şehirlere nazaran daha fazla ünlenmiştir. İsterseniz siz Tayland gezinizde, her şehirde uzanın sıcak kumlara yaptırın thai masajını, böylece kararı siz verin, Pattaya’nın neden bu kadar meşhur olduğuna.
İki saat süren ve genç Thai kızları tarafından uygulanan bu masaj insani öyle rahatlatıyor ki, yeniden doğmuş gibi hissediliyor…
Thai masajı bir çok insan tarafından çarptırılmış olsa da, ya da Tayland’da farklı amaçlara hizmet ediyor olsa da, asıl amacı; vücudu ve ruhu dinlendirmek için yapılan ortalama 2 saat süren eğitimli kişiler tarafından yapılması gereken bir masaj tekniğidir.
Tayland’ın özellikle Pattaya bölgesinde, seks turizmi üst düzeyde. Dünyanın dört bir yanından binlerce turist buraya geliyor. Bazı yerlerde farklı amaçlara hizmet ediyor olsa da Thai Masajı’nın Türkiye’de spekülasyonlara neden olan masaj ile yakından uzaktan ilgisi yok. Çünkü geleneksel Thai Masajı’nın içinde, söylenenlerin ve bilinenlerin aksine asla seks unsuru yok. Budizm öğretilerinden çıkarılan ve Budist rahipler tarafından öğretilen bu masaj türü yaklaşık 2 saat sürüyor.
İnsan vücudundaki denge noktalarına uygulanan basınçla kan dolaşımını normale çeviren bir masaj türü. Bir odada en az 2, bazen 3-4 kişinin bulunduğu bir ortamda yapılıyor. Kış aylarında bile 30 derece sıcağı yüzde 60′ın üzerinde nem oranı nedeniyle insanı inanılmaz yoruyor ve masajı belki de bu ülke insanları için kaçınılmaz kılan da bu. Yaygın masajlardan biri de “Food Masaj” yani ayak masajı.
Masajcılık Tayland başta olmak üzere, Uzakdoğu ülkelerinde çok saygın mesleklerden biri. Çünkü bu işi yapanlar, en fazla 25-27 yaşına kadar çalışıyor. Büyük bir aileye bakıyor. Evlerinde de büyük saygı görüyor. Toplumda aşağılanmıyor.
Tayland eğlenceli gece hayatıyla oldukça adından söz ettiren bir ülkedir. Yöresel danslarının sergilendiği eğlence mekanları, sabahlara kadar süren partileri, bir yandan egzotik kokteyllerinizi yudumlarken bir yandan da arkadaşlarınızla sohbet edebileceğiniz sakin ortamları, farklı eğlence anlayışı olan go-go barlar, striptiz klüpler, içkilerin su gibi aktığı etrafta güzel Taylandlı kızların “tay” dansları eşliğinde yaptıkları gösterileri ile Tayland’da eğlence dolu dizgin devam ediyor.
Tayland’da başta başkent Bangkok olmak üzere Pattaya, Phuket gibi turistlerin oldukça rağbet ettikleri şehirlerde eğlenebileceğiniz bir çok mekan bulabilirsiniz. Pattaya’da genellikle eğlence mekanları Pattayaland Caddesi ve etrafında toplanmıştır. Ayrıca Palladdium adlı gece kulübü Pattaya’nın en büyük gece kulübüdür. 6 bin kişilik kapasitesiyle Tayland’da farklı eğlence arayışında bulunanların uğrak mekanıdır.
Pattaya’da hemen her bütçeye seslenen oteller var… Yani kişi başı 10 Dolar’a da kalabilirsiniz, 50 Dolar’a da… Ama oteller genellikle iyi seviyede… Fiyatları da ucuz. Turla giderseniz mesele yok. Onlar size belli kalitede otelleri ayarlıyor.
Peloid Terapi
Peloid, doğal jeolojik ve biyolojik olaylar sonucunda oluşan yer altı ve deniz kaynaklı organik ve/veya inorganik maddeleri içeriğinde barındırıyor.
Peloid Terapi Nedir?
Peloidoterapi veya Peloidterapi olarak da isimlendirilir.
Yunanca Pelos (çamur) ve Therapy (tedavi) sözcüklerinden oluşan Peloid Terapi, günümüzde bilimsel olarak kanıtlanmış doğal cilt bakımı anlamına geliyor. Peloid Terapi: doğal, jeolojik ve/veya biyolojik olaylar sonucu oluşan organik ve/veya inorganik maddeler olan peloidlerin bir balneoterapi yöntemi olarak kullanılmasıdır. Halk arasında şifalı çamurların tedavi amaçlı kullanılması olarak bilinmektedir.
Peloidler banyolar şeklinde (tam, yarım ve oturma banyoları) ya da daha çok paketler şeklinde kullanılmaktadır. Paket tarzında uygulama en sık kullanılan peloidterapi yöntemidir. Çamur banyosu uygulamalarında mineralli bataklar, deniz ve delta balçıkları ve termomineral suyla karıştırılmış şifalı topraklar kullanılmaktadır. Paketler vücudun belli bölgelerine uygulanmaktadır. Sıcaklıkları 50 ºC’ye kadar olabilen çamurların uygulama süresi genellikle 30-40 dakikadır. Uygulama sıklığı da iki veya üç günde bir olup bir kürde ortalama 15-18 uygulama yapılmaktadır.
Çamur tedavisinin endikasyonları
Romatizmal hastalıklar: Romatoid artrit, Psöriatik artrit, Ankilozan spondilit, Omurga artrozu, Disk hernisi, Osteokondroz, Miyalji ve nevralji, Travma sekeli ödem, Kronik genital enfeksiyonlar.
Kadın hastalıkları: Kronik genital enfeksiyonlar, Over yetersizlikleri, Uterus hipoplazisine bağlı kısırlık, Adet bozuklukları, Klimakterik (menapozal) yakınmalar, Post-operatif dönem, Vajinal ve servikal akıntılar.
Deri hastalıkları: Egzema, Psöriasis, Toksik dermatid, Akne vulgaris
Türkiye’deki peloidoterapi merkezleri:
* Afyon - Sandıklı
* Aydın - Gemencik
* Balıkesir - Kepekler
* Çanakkale - Kestanbolu
* Denizli - Gölemez
* İzmir - Dikili
* Seferihisar - Karakoç
* Kütahya - Gediz, Yoncalı, Simav
Tuzla İçmeler
Tuzla İçmeler’in Peloid’inin içeriğinde zengin olarak magnezyum, sodyum, kalsiyum ve potasyum gibi şifa kaynağı mineraller yer alıyor. Magnezyum, hücre içinde potasyumdan sonra en yoğun bulunan katyon olarak tanınıyor. Hücre zarı, hücre içi ve hücre çekirdeğinde gerçekleşen birçok biyolojik olayda etkili olan magnezyum, kas ile sinirlerdeki elektrik uyarılarının iletilmesini sağlıyor. Enfarktüs geçiren insanlarda magnezyum düşüklüğünün olduğu biliniyor. Damar sertliğine yol açan yağ ve kalsiyum birikmesi de magnezyum eksikliğinden kaynaklanıyor. Sodyum, vücut ısılarında en fazla bulunan element olarak tanınıyor ve sıvı dağılımı ile sıvı dengesinin düzenlenmesini sağlıyor. Ayrıca sodyum asit-baz dengesini düzenliyor, sinir uyarılarının taşınmasına yardım ediyor. Bedende en fazla bulunan element olan kalsiyum ise kemik yapısının yanı sıra, kas kasılmalarının düzenlenmesine, sinir uyarılarının taşınmasına, hücre zarlarında iyon değiştirmeye, hormonların, sindirim enzimlerinin ve nörotrasmitterlerin salgılanmasına yardımcı oluyor. Öte yandan kalsiyum, yaşla ilgili kemik kayıplarını ve kırılmalarını önlüyor. Aynı şekilde potasyum da yaşamsal minerallerin başında geliyor. Vücutta potasyumun yüzde 98’i hücre duvarlarının içinde bulunuyor. Potasyum, sodyumla birlikte vücuttaki su dengesinin sağlanmasına yardımcı oluyor, gıdaların hücre içinde geçişini sağlıyor. Potasyumun görevlerinden biri de sinir sistemindeki mesajların iletilmesi olarak öne çıkıyor. Kalp ve kasların sağlıklı yapısının korunması kalsiyum sayesinde oluyor. Ayrıca fazla şeker, diüretikler, laksatifler, fazla tuz ve stres potasyumla beraber vücuttan atılıyor.
Tarihten gelen zenginlik
Peloid Terapi’nin kökeni yazılı tarihin başlangıcı olan İlkçağ’a kadar uzanıyor. Kaynaklar eski Mısırlıların Nil çamurundan güzellik, bakım ve tedavi amaçlı yararlandıklarını belirtiyor. Kleopatra’nın düzenli olarak Nil çamuruyla cilt bakımı yaptırdığı ve sahip olduğu güzelliğin ününün Roma topraklarına kadar ulaştığı günümüze gelen bilgiler arasında yer alıyor.
Efsaneye göre Sezar ve Marcus Antonius’un Kleopatra’ya duydukları ilgi başlangıçta kulaktan dolma bilgilere dayanıyormuş. Bu bilgilerin başında Kleopatra’nın cildinin mükemmelliği geliyormuş. Roma döneminde kadın güzelliği denilince akla ilk önce cilt güzelliğinin gelmesi kaynaklara geçmiş bilgiler arasında yer alıyor. Nitekim Roma döneminde bedenin ve cildin tüm ayrıntılarının eşsiz heykellere yansıtılması da bu anlayıştan kaynaklanıyor. Öte yandan, bir rivayete göre Kleopatra’nın Mısır’ın bir bölgesinden başka bir bölgesine giderken kendisine 46 deveden oluşan bir kervanın eşlik etmesi ve bu develerin 8’inde Kleopatra’nın güzellik ve bakım malzemelerinin olduğu Mısır arkeolojisinin farklı tarihsel kaynaklarınca doğrulanıyor. Hatta Sezar, Kleopatra ile ilk karşılaştığında “Kutsal İmparatoriçe! Sizinle tanışmadan önce Mısır’ı Amon-Ra’nın aydınlattığını sanırdım, oysa bu aydınlık tüm Mısır’a sizin teninizden yansıyormuş” şeklinde iltifat etmiş.
İbni Sina 10’uncu yüzyılda kaleme aldığı eserinde çamurla tedaviden söz ediyor. Tatarların 13. yüzyılda, İtalyanların ise 15. yüzyılda volkanik çamurdan yararlandıkları da biliniyor. Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde Anadolu topraklarında çamurla cilt güzelliği ve tedavisinin köklü bir geçmişe sahip olduğunun altını çiziyor. Öte yandan 17. yüzyılda Almanlar, 18. yüzyılda Fransızlar çamurla bakım ve tedaviden yaygın olarak istifade ediyorlar. 19. yüzyıldan sonra ise Peloid Terapi, “balneoloji”nin temel faktörlerinden biri olarak kabul ediliyor. Türkiye bugün de çamurla cilt bakımı ve tedavinin dünyanın önde gelen merkezleri arasında yer alıyor. Afyon, Aydın, Balıkesir, Çanakkale, Denizli, İzmir, Kütahya ve Türkiye’nin birçok bölgesine hem ülkemizden hem de dünya ülkelerinden her yıl yüz binlerce insan akın ediyor. Peloid Terapi, güzellik ve bakımda olduğu kadar çeşitli cilt rahatsızlıklarının yardımcı tedavi metodu olarak doktor reçetelerinde de yer alıyor.
Peloid Pelomin Mineral Terapi (ambalajlı ürün)
Tuzla İçmeler’de üretilen %100 doğal, ambalajlı ürün
Tuzla İçmeler’deki zengin mineralli maden suyunun içeriğinde yoğun olarak yer alan magnezyum, kalsiyum, sodyum ve potasyum tuzlarını cilde aktaran Peloid Pelomin Mineral Terapi, cilt bakımı ve tedavisinde oldukça etkili. Peloid, cildi hızla yeniliyor ve genç bir görünüme kavuşturuyor. T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından onaylanan Peloid Pelomin Mineral Terapi adlı ürün, yüzde 100 doğal. Tüm cilt tiplerine kolaylıkla uygulanabilen Peloid Pelomin Mineral Terapi; cilde canlılık, parlaklık, sıkılaştırma ve mineral geçişi sağlamanın yanı sıra cildin PH’ını dengeliyor, nem dengesini koruyor, siyah noktaları ve cilt lekelerini azaltıyor.
Peloid “Pelomin” Mineral Terapi, tüm Avrupa ve Ortadoğu’nun en zengin mineral suyu olan Tuzla İçmeler’de üretilen ilk ambalajlı ürün. Öte yandan, litresinde 4.000 mg.’dan daha fazla mineral tuz içeren Tuzla İçmeler kaynağı, 1300’lü yıllardan bu yana birçok hastalığın şifa merkezi olarak biliniyor. Bu zengin mineral kaynağı, Peloid “Pelomin” Mineral Terapi ile günümüzde cilt bakımı ve güzelliğinde muhteşem sonuçlar veriyor.
Yüzde 100 doğal bir ürün olan Peloid “Pelomin” Mineral Terapi, içerdiği yüksek mineral düzeyi sayesinde, cildin tüm bakım ihtiyaçlarını tek bir ürünle karşılayabiliyor. Peloid “Pelomin” Mineral Terapi, ciltte yarattığı etkisi bilimsel olarak kanıtlanmış “balneoterapi”nin iddialı ve evde kolaylıkla uygulanabilen bir yöntemi olarak yaygınlık kazanıyor.
Yüzde 100 doğal bir ürün olan Peloid “Pelomin” Mineral Terapi, cilde genç ve güzel bir görünüm kazandırıyor.
Peloid “Pelomin” Mineral Terapi, ciltte yarattığı etkisi bilimsel olarak kanıtlanmış “balneoterapi”nin evlerde kolaylıkla uygulanabilen bir yöntemidir. Balneoterapi; termomineral sular, peloidler ve gazlar gibi doğal tedavi unsurlarının banyo, içme ve soluma (inhalasyon) yöntemleriyle kür tarzında tedavi amaçlı kullanılması anlamına gelmektedir.
Peloid “Pelomin” Mineral Terapi’nin yağlı ciltlere 20-25 dakika, normal ciltlere 15-20 dakika, kuru ciltlere ise 10-12 dakika uygulanması tavsiye ediliyor. Peloid Pelomin’in temiz cilt üzerine kalın bir katman olarak uygulanması ise, cildin alacağı mineral faydayı maksimum noktaya ulaştırıyor. Yapılan uygulamanın ardından Peloid “Pelomin”in su ile temizlenmesi gerekiyor. Haftada 2 ila 3 kez uygulanması önerilen Peloid “Pelomin” Mineral Terapi’nin hekim tavsiyesi ile her gün uygulanması da mümkün olabiliyor.
Peloid “Pelomin” Mineral Terapi’yi kozmetik mağazalarında çok sayıda görülen güzellik maskesi ya da kil maskeleri ile karıştırmamak gerekiyor. Yalnızca temizlik amacıyla kullanılan bu ürünlerin içinde doğal olmayan maddeler bulunduğu gibi, tedavi edici özellik de taşımıyorlar.
Vücudun ihtiyacı olan mineralleri cilt bakımı ve güzelliğinde kullanan, öte yandan doğal olmayan hiçbir madde içermeyen Peloid “Pelomin” Mineral Terapi, genç ve natürel bir cilt görünümü isteyenlere muhteşem çözümler sunmanın yanı sıra, cilt tedavisinde de reçetelere yazılan önemli bir ürün olarak yaygınlık kazanıyor.
Pilates
Akıcı hareketlerin, vücudun duruş şeklini daha iyi hale getirmesi ve rahat bir ruhi ve bedeni bilinci geliştirmesi düşünülmektedir. Antrenmanda dikkat; doğru nefes alma ve verme, karın, sırt ve omuz kasları üzerinde yoğunlaşır. Pilates; yoga, jimnastik ve Asya dövüş sporundan alınan teknikleri burada bir araya getirir.
Pilates, batı jimnastik şekilleriyle yakın doğu metodlarından bazı elementlerin kombine edilmesidir. Örneğin ; Yoga yada Tai Chi gibi.
Pilates egzersizleri, hem omurganın dayanıklılığını ve duruşunu iyileştirip hem de eklemlerin esnekliğini artırıyor. Bu sayede çabuk ve ani germelere başvurmak yerine adaleleri uzatıp güçlendirmeye odaklanarak karın, sırt kaslarını ve kalçaları kuvvetlendiren bu yöntem ilk zamanlarda fizik tedavi amacıyla tercih edilirken, zamanla ideal bir forma kavuşmak ve ince kalmak isteyen herkes için çekici bir egzersiz haline geldi. Dansçılar ve aktörler daha uzun görünebilmek, kadınlar incelmek, ofis çalışanları daha dik durmak için, öğrenciler ve iş adamları günün stresinden uzaklaşmak için Pilates programlarına katılıyor.
Pilates programı, 500 temel hareket etrafında çevreleniyor. Pilates uzmanları hareketleri peşpeşe yapmak yerine, size en uygun hareketler üzerine çalışmanız sizi için yönlendiriyorlar. Ayrıca pilates hareketleri diğer bir çok spor gibi kalbi yormuyor, vücuda basınç bindirmiyor. Büyük kas gruplarını olduğu kadar, ince bir dizi hareketle küçük kas gruplarını da çalıştırıyor. Hareketler tamamlandığında ise kendinizi yorgun hissetmek bir tarafa daha enerji dolu ve yenilenmiş hissediyorsunuz.
Pilates uygulayıcıları eğitimlerinde, güç ve esneklik inşa edebilmek için kendi vücut ağırlıklarını kullanmaktadırlar. Bunu yüksek düzeyde kardiovasküler egzersiz üzerine yoğunlaşmadan gerçekleştirmeyi hedeflerler. Günümüzde Pilates pek çok fizyoterapist tarafından rehabilitasyon sürecinin bir parçası olarak kullanılmaktadır.
Pilates, yöntemi genel olarak “kontroloji” diye adlandırılıyor. Özellikle iş yüzünden zamanın çoğunu masa başında geçirmek zorunda olduğumuz günümüz şartlarında bunun için birşeyler yapmak zorundayız. Pilates ile haftada sadece 3 yada 4 egzersiz programı gerçekleştirdiğinizde bedeniniz ve zihninizle dinç olabilirsiniz.
Sonuç artan esneklik, güç, beden farkındalığı, enerji ve gelişmiş zihinsel konsantrasyondur. Pilates ayrıca daha iyi sonuçlar alabilmek için egzersizinin beş ana aletini de tasarlamıştı. Karın, alt sırt ve kaba etler vücudun geri kalanının özgürce hareket etmesi için destekleniyor ve güçlendiriliyor Pilates programında.
Faydaları
Vücudun duruşunu düzeltir. Daha doğru nefes tekniği öğrenmeye yardımcı olur. Bayanlarda hamilelik sonrasında mide bölgesinin düzelmesi için iyi sonuçlar verir. Bel ve sırt ağrılarının oluşmasını önlemeye katkısı bulunmaktadır. Vücuda faydasından başka stresden uzaklaşma için idealdir.
* Sıkı ve kuvvetli karın kasları sağlar
* Kuvvetli ve esnek kaslar oluşturur
* Vücut duruşunu destekler
* Kas kontrolünü sağlar
* Dolaşım sistemini etkileyerek rahatlamayı sağlar
* Fiziksel uygunluk düzeyini arttırır
* Sakatlanma riskini azaltır
* Konsantrasyon gücünü arttırır
* Atletik performansı arttırır
* Kendine güveni geliştirir
Hareketlerin ağırlığı “powerhouse” denilen omuriliğin güçlendirilmesinde yatıyor. Özellikle sırt sorunları olan insanlar için çok yararlı. Ayrıca hamilelikten sonra sorunları olan kadınlar ya da sadece ilerleyen yaş nedeniyle gevşemiş kalça kaslarından şikayet edenler için oldukça uygun. Dansçılar yada oyuncular arasında bu antrenman uzun zamandan beri çok yaygın çünkü sadece bedeni formda tutmaktan çok daha fazlasını başarıyor.
Pilates egzersizlerinin amacı; karın ve sırt bölgelerini eşit oranda güçlendirip, vücudumuzun üst kısmında sağlam bir iskelet oluşturmaktır. Pilatese göre vücut merkezi, derindeki kaslarla bel kemiğine en yakın kaslardan oluşur. Klasik egzersizlerde zayıf kaslar zayıflama, güçlü kaslar güçlenme eğilimindedir. Bu da dengesiz adale yapısına, kronik bel ağrısı ve sakatlıklara yol açabilir. Pilates’te kas yapısı bir bütün haline getirilir. Kilo vermeseniz de ince görünürsünüz. Sakatlanmaları zorlaşır. Dayanıklılık artar, metabolizma hızlanır.
Pilates Teknikleri
Konsantrasyon (Concentration)
Pilates egzersizlerinde, zihin ve bedeni ilişkilendirmek için anahtar prensip konsantrasyondur. Hareketleri uygularken; zihninizde, kasların hareketleri nasıl yaptığına odaklanmanız gerekmektedir. Çalışan bir bölgeyi düşünmeniz, gerçekten o kasların çalıştığını hissetmenizi sağlayacaktır.
Kontrol (Control)
Tüm hareketlerin kontrolü tamamen sizde olmalıdır. Sakatlıkları önlemek ve hareketlerden fayda sağlayabilmek için hareketleri doğru öğrenmek ve uygulamak gereklidir. Pilates’te her bir hareketin kuvvet-merkezi bölgesi için bir fonksiyonu vardır ve tamamen kontrollü bir şekilde uygulanmalıdır.
Hizalama (Duruş-Denge, Centering)
Beden merkezinin ve omuriliğin doğru ortalanması için kalça doğal pozisyon denilen belli pozisyona sokulmalıdır.
Vücudun kuvvet-merkezi karın, bel ve kalça bölgesindeki kaslardan oluşur. Pilates ile kuvvet merkezini çalıştırarak vücudun denge kazanması sağlanır ve aynı zamanda kuvvet merkezine bağlı diğer tüm kasların hareketleri doğru ve kontrollü yapması desteklenir. Pilates egzersizlerinde nefes verirken karın kısmı, bel bölgesini yere doğru ittirmelidir. Nefes alındığında ise bel tekrar normal pozisyonu döner ve yer ile arasında bir boşluk kalır.
Nefes Alışverişi (Breathing)
Doğru nefes alışverişi ile Pilates hareketlerinden alınacak verim artacaktır. Burundan nefes alınır ve ağızdan tüm hava dışarı üflenir. Pilates egzersizleri ile doğru nefes tekniği öğrenildiğinde tüm egzersizlerde ve günlük hayatınızdaki hareketlerde kontrol tamamen sizde olacaktır.
Akıcılık (Precision)
Hareketlerin arasında bir ara yok, kesintisiz bir şekilde biri diğerinin arkasından geliyor. Bedenin her kasının diğeriyle birlikte aktif olması gerekiyor. Bunun amacı bedeni düzenine ulaşmak.
Hareketlerin başlangıçtan ileri düzeye doğru geliştirilmesi, vücudun inanılmaz gelişimini ve gücünü anlamayı sağlar. Pilates’te her bir hareketin bir amacı vardır ve her yeni hareket ile vücudunuz daha çok gelişecek ve kuvvetlenecektir.
Devamlılık (Routine)
Vücudunuzdaki değişiklikleri görebilmeniz için; başlangıç düzeyde Pilates egzersizlerini haftada en az 2 gün, günde en az 30 dakika uygulamanız yeterli olacaktır. Vücudunuzdaki değişiklikleri yakından takip edin ve Pilates egzersizlerinden alacağınız verimi artırmak için, Pilates günlerini çoğaltın.
Pilates egzerizleri ile koşu, bisiklete binmek, yüzme, gibi aerobik sporları birleştirmeniz, kilo vermenizi hızlandıracak aynı zamanda sıkı, kuvvetli ve uzun adalelere daha kısa sürede sahip olacaksınız.
Sırt ve Boyun Ağrıları için Pilates
Pilates’in en önemli özelliği, tüm vücudu esneterek omurların arasını açmasıdır. Böylelikle vücutta zamanla meydana gelen yığılmaları engeller. Düzenli yapıldığında duruş bozukluğu, sırt, boyun ve bel ağrılarına çözüm olabilen bir egzersiz programıdır.
Omuz ve boyun egzersizleri
Omuz küreğini açma
* Ayakta durun ve kolunuzu ayağınızın önünden bir metre kadar ileriye uzatarak yerdeki bir noktaya sabitleyin.
* Sağ omzunuzu gevşetirken, kolunuzu yerde belirlediğiniz bir noktaya doğru uzatın.
* Sol elinizi sırtınızın üstüne getirin ve sağ kürek kemiğinizin sol alt köşesine dokunun.
* Kürek kemiğinizin sol alt köşesini sırtınıza yakınlaştırmaya çalışın.
* Öne doğru uzattığınız kolunuzla sağ ayağınız arasında 45 derecelik bir açı oluşturun. Kürek kemiğinizin sol alt noktasını sırtınıza yakınlaştırın. Hareketi yapmak için kaslarınızı en az seviyede gerin.
Boyun çevirme ve çene bükme
* Dizlerinizi kırarak ve kolunuzu alt karın bölgenize yerleştirerek yere uzanın.
* Yavaşça omuz küreğini gerin.
* Başınızın altına ince bir yastık koyabilirsiniz. Önce gevşeyin ve boynunuzu rahatlatın.
* Yüzünüzde hafif bir tebessüm olsun. Dilinizi ağzınızın içinde serbest bırakın ve boynunuzu yavaşça arkaya doğru uzatın.
* Kürek kemiklerinizi iyice yere verin. Yavaş ve derin bir nefes bunu yapmanıza yardımcı olacaktır.
* Şimdi yavaşça başınızı yana doğru çevirin. Önce sağa sonra yavaşça sola.
* Bu hareketleri birkaç kez tekrarlayın.
Uzun duruş, uzun yürüyüş
Hazırlık
* Bu egzersizi de çıplak ayakla yapmanız tavsiye edilir.
* Başınızın üst tarafından kulaklarınızın arasına kadar bir balonun yerleştirildiğini hayal edin.
* Kürek kemiklerinizi gerin.
* Kuyruk sokumunuza hayali bir ağırlık yerleştirin. Omurganız şimdi kuyruk sokumunuzdan başınıza kadar uzayacak. Sırtınız doğal kıvrımını hâlâ muhafaza etmekte, leğen kemiğiniz sabit konumda.
* Alt karın bölgenizi içeri çekin ve toplayın.
* Kalça kaslarınızı hafifçe çalıştırın.
* Dizlerinizi gevşetin.
* Ayaklarınızı kalça hizasında açın.
* Ayak parmaklarınızı ve parmak uçlarınızı sıkı bir şekilde ileriye doğru itin.
Hareket
* Bütün “uzun duruş” talimatlarını yürürken de uygulamaya çalışın.
* Dizinizin alt bacağınızla
Bel dengeleyici egzersizler
Karın kaslarını toplama
* Dizlerinizi göğsünüze doğru çekerek sırtüstü uzanın.
* Ellerinizi karın bölgenize koyun.
* Başparmağınızı göbeğinize, parmaklarınızı göbeğinizin 6 cm aşağısında yer alan orta çizgiye koyun.
* Başparmağınızın ve parmaklarınızın altında, omurganıza doğru olan bölgedeki kasları tutun. Kalçanızı sabit tutun.
* Vücudunuzu tamamıyla gevşek bırakın ve kalçanızı sabit tutun.
Karın çekme
* Sırtüstü yere uzanın. Kalçanızı sabit tutun.
* Karın bölgesinin orta kısmında, göğüs kemiğinin hemen altından başlayan dört tane düğme olduğunu hayal edin.
* Omurganıza doğru uzayın ve çenenizi hafifçe bükün.
* 1. düğmeyi hafifçe içeri çekin ve toplayın.
* 1. ve 2. düğmeleri hafifçe içeri çekin ve toplayın.
* 1. düğmeden 3. düğmeye kadar olan bölgeyi hafifçe içeri çekin ve toplayın.
* Karın bölgenizin orta çizgisinin tamamını içeri çekin ve toplayın.
* Şimdi yavaşça bu hareketleri artırın.
* 1. ve 2. düğmeye gelip hareketi tekrar edin
Pilates Tarihi
1920 ‘li yıllarda Alman dansçı ve boksör Joseph Pilates tarafından geliştirilen ve 1. Dünya savaşı esnasında askerlerin iyileştirilmesi için uygulanan bu egzersizler, 30 saat gibi kısa bir zamanda gösterdiği belirgin sonuçların etkisiyle son yıllarda da bütün dünyada büyük ilgi gördü.
Yunan asıllı bir alman olan ve 1880′de Almanya, Düsseldorf’da doğan Joseph Pilates kayak, jimnastik, su dalgıçlığı, savaş sanatları gibi pek çok egzersize ilgi duymuş ve bedeninin koşullarını üst düzeyde geliştirmişti. Gençliğinde fitness kartlarında modellik yapardı. I. Dünya Savaşından önce İngiltere’ye seyahati sonrasında boksörlük yaptı ve sirklerde çalıştı. Savaş sırasında POWlara katıldı. Ülkesinde bakım eğitimi aldığından savaş sırasındaki bazı kurbanların rehabilitasyonunda çalıştı ve onların iyileşmesi için çeşitli yolları araştırmaya başladı. Böylelikle kontrollü bir çevre içinde uygulanabilecek bir seri hareket geliştirdi. Uygulayıcı hastane yatağında bu hareketleri yapmaktaydı. Savaş sonrası Almanya’ya döndükten sonra Pilates, profesyonel boksörleri, ağır siklet şampiyonu Max Schmelling ve polis memurlarını eğitmeye başladı. Daha sonra Amerika’ya hareket ettiği ve 1926′da karısı Clara ile New York şehrinde kendi eğitim stüdyosunu açtı.
Refleksoloji Masajı
Ayaklar vücudumuzun aynasıdır prensibinden yola çıkılarak belirginleşen ve uzak doğu geleneksel tıbbının değişilmez bir parçasını oluşturan bu masajda ayak tabanında belirli noktalara bası uygulanmaktadır. Ayakta her bir nokta vücutta belli organ ve dokuları temsil eder. Refleksoloji, bir tür denge masajıdır ve kişinin kendisini fiziksel, duygusal ve ruhsal olarak iyi hissetmesini sağlar. Ayakta belli noktalara kişinin verdiği tepkiler göre sorunlar tespit edilip onarılmaya çalışılır.
Süre yaklaşık 30 dakikadır.
Refleksoloji ayaklarda bedenin tüm bölgelerine, organlarına ve sistemlerine karşılık gelen refleks noktaları olduğu ve bu noktaların beden anatomisinin aynası olduğu prensibine dayanan bir sanattır. Özel el ve parmak teknikleriyle refleks noktalarına uygulanan baskı, stresin azalmasını sağlayarak bedende fizyolojik değişikliklere yol açarak vücut fonksiyonlarının normale dönmesi ile insana rahatlama hissi veren bir yöntemdir.
Refleksoloji masajının, aşağıdakiler de dahil, pek çok sıkıntıya iyi geldiği görülmüştür:
Çocuk Sağlığı
* Zatürreye yakalanan küçük çocuklara ilaç tedavisiyle birlikte refleksoloji uygulandığında sadece ilaç tedavisi görenlerden çok daha hızlı iyileştikleri görülmüştür.
* Kolite yakalanmış çocuklara refleksoloji uygulandığında %50 oranında ağlama süresinde azalma ve çok daha hızlı iyileşme görülmüştür.
* 50 çocuğa uygulanan bir klinik çalışmada refleksolojinin idrar tutamama sorununu çok büyük ölçüde çözdüğü saptanmıştır.
* Yüksek doz kemoterapi gören akut lösemi hastası çocuklara uygulanan el masajının bulantı, kusma, endişe durumunda ortaya çıkan hızlı nabız ve yüksek kan basıncı problemlerini gidermede etkili olduğu görülmüştür.
* Beyin felci olan çocuklarda, refleksoloji uygulananlarda uygulanmayanlara kıyasla önemli ölçüde iyileşmeler görülmüştür.
* Ayak refleksoloji uygulanan zihinsel özürlü çocukların boyunda, kilosunda, sağlık durumunda, sosyal ve zihinsel gelişiminde refleksoloji uygulanmayanlara göre ciddi ilerlemeler görülmüştür.
Kadın Sağlığı
* Sancılı adet gören kadınların %95’ inde ayak refleksolojisi etkili olmuştur.
* Adet öncesi semptomların (PMS) yaşayan kadınların %46’ sında refleksoloji etkili olmuştur.
* Menopozlu 42 kadına ayak refleksolojisi uygulanmış, bunlardan 17’ si (%40.5) tam, 20’ si (%47.6) önemli ölçüde iyileşmiş, 4’ ünde (%9.5) etkili sonuçlar alınmıştır. Hastalardan yalnızca 1’ inden sonuç alınmamıştır.
İyi Yaşlanma
* Ayak refleksolojisinin kanser, yaşlanma ve çeşitli hastalıklarda hücrenin yapısına zarar veren kimyasalların sayısını azaltarak yararlı antioksidantların ise sayısını artırarak iyileştirici rol oynadığı görülmüştür.
* Ayak refleksolojisi uygulanan bireylerde kandaki yüksek kolesterol ve yüksek monogliseridin düştüğü gözlenmiştir.
* Kabızlık sorunu çeken bireylerin refleksoloji uygulanması sonucunda bağırsaklarının normal çalıştığı saptanmıştır.
* Refleksoloji uygulanan kişilerde kan dolaşımının düzeldiği görülmüştür.
* Ayak refleksolojisi böbreklerdeki kan dolaşımını düzenleyerek daha sağlıklı çalışmalarını sağlar.
* Refleksoloji paspasında yürümek kan basıncını düşürür, ağrıları azaltır.
* Refleksoloji uygulanan boyun kasılması olan bireylerde çok yüksek oranda iyileşme görülmüştür.
* Ağrılı ve düzensiz sindirim sorunlarında ayak refleksolojisinin ilaçlardan daha etkili olduğu görülmüştür.
* Yorgunluk, uykusuzluk ve mide sorunları gibi rahatsızlıklar için kullanılan ilaçların yan etkilerinin giderilmesinde ayak refleksolojisi başarılı olmuştur.
* Ayak refleksolojisinin beyaz kan hücre sayısının eksikliğini (leukopenia) gidermede ilaçlardan daha etkin olduğu görülmüştür.
Ağrıyı İyileştirme
* Refleksoloji böbrek ve idrar yolu taşlarının neden olduğu ağrıları azaltmaktadır.
* Refleksoloji diş ağrısı çeken hastaların %66’ sınınağrısını azalttığı gibi %26’ sının semptomlarını ortadan kaldırmıştır.
Roma Termali (Hamamı)
Sıcak ve ılık su havuzları, sauna, soba/ısıtıcı ve yarım daire şeklindeki duş yoluyla oluşturulan değişik derecelerdeki suyun dolaşımı. Kasları rahatlatma ve yatıştırmanın mükemmel yolu.
M.Ö. 33'te Roma’da 170 genel hamamın olduğu belirtiliyor: “Romalılar hamama ‘thermea‘ derlerdi. Bu ifade binlerce yıl içinde çok az değişerek Türkçe’ye de girmiştir. Bazı bölgelerde kaplıcalara hâlâ termal adı verilir…”
Bilinen ilk genel Roma hamamı Pompei’deki Stabia Hamamı… Bu hamam M.Ö. 150 yılına doğru inşa edildikten sonra eklerle genişletilmiş. Dünya tarihine Romalılar tarafından armağan edilen hamam geleneği, Roma İmparatorluğu’nun M.S. 5. yüzyılın başında yıkılmasıyla eski mimari ihtişamını kaybetmiş olsa da, Doğu Roma’da (Bizans) sürdürüldü.
Görkemli yapılar olan Roma hamamları, Osmanlı da dahil olmak üzere kendisinden sonra gelen İslam uygarlıklarının yıkanma kültürlerini büyük ölçüde etkiledi. Hamam, Türkçe’de “ısıtmak, sıcak olmak” anlamındaki Arapça “hamm” sözcüğünden geliyor. Hamam sözcüğü yaygın olarak günümüzde de kullanılmakla beraber, Anadolu’nun bazı bölgelerinde hamama “sıcak” ya da “ısıcak” da deniyor.
MÖ. 5. Yüzyıl sonlarında, Olympia’daki hamamın ilk evresinde görülen ilkel zeminden ısıtma sistemi, ilk hypokaust sistemi olarak düşünülebilinir. Ancak gerçek anlamda hypokaust sistemi, hamamın MÖ2. Yüzyıl sonu veya MÖ 1. Yüzyıl başına tarihlenen dördüncü evresinde görülmektedir. Teknik gelişmelerle birlikte hamam, Grekler’in günlük yaşantısına giderek daha fazla girmiştir. Fakat Yunanlılar’da, Romalılar’da olduğu gibi gelişmiş, bağımsız hamam yapılarına rastlanmamaktadır. Yunanlılardan esinlenen Romalılar, MÖ. 2. Yüzyıl içinde hayır sahiplerinin yaptırdığı genel hamamları halkın istifadesine açmışlardır. Böylece hamamlar MÖ. 1. Yüzyıl’dan başlayarak, imparatorluk Dönemi süresince, tüm Roma ve eyaletlerinde çok sayıda yapılmış ve İmparatorluk Dönemi’nde de büyüklük ve lüks açısından doruğa ulaşmıştır.
İlk Roma hamamları, kadınlar ve erkekler için farklı bölümlere sahipti. Kadınlara ayrılan kısımlar daha küçük ve daha konforsuzdu. Daha sonra kadınlar ve erkekler birlikte yıkanmaya başladılar; ta ki Hadrian döneminde çıkan bazı sansasyonlar dolayısıyla, yasaklanıncaya kadar. Bu durumda, farklı bölümleri olmayan hamamlarda, kadınlar ve erkekler, farklı saatlerde yıkandılar.
Romalılar, öğle yemeğini izleyen siestadan sonra, 14.00-15.00 sularında hamama giderlerdi. Bazı hamam kalıntılarında bulunan kandiller, buralarının geceleri de kullanıldığının göstergesidir. Hamamyapıları, çevrelerindeki sportif ve sosyo kültürel amaçlı yapılarla bir bütün olarak düşünüldüğünde; Romalılar’ın yaşantısında önemli bir ağırlığa sahiptiler.
Eski Yunan medeniyetinde tabii ve şifalı sular etrafında, tesisler inşa edildiği bilinmektedir. Hamam esas olarak mimari karakterini Roma çağında yakalamıştır. Bu dönemde oldukça geniş alanlar üzerine kurulan hamamlar, temizliğin yanı sıra sportif ve kültürel etkinliklerin de merkezi olmuştur. Halk hamamlarının yanımda, üst tabakaya hizmet veren hamamların da çok yaygın olduğu bu dönemde, yapıların içinde abartılı süslemelere yer verilmiştir.
Bu hamamda insan peş peşe farklı sıcaklıklardaki (sıcak hava) ve nemli (buhar) odalarda kalır. Bu odalarda sıcaklık 40 ile 70 C arasında değişmektedir. Klasik Roma hamamında eskiden şu sıra uygulanırdı: Tepidaryum, Kaldaryum, Laconyum, Frigidaryum.
Roma Hamamlarında mekân dağılımı ve bunların Türk Hamamları’ndaki karşılıkları şöyledir:
Apoditeryum (Apoditerium): Türk Hamamları’nda giriş ve soyunmalık mekânını karşılamaktadır. Camekân ismiyle de bilinen bu bölüm, alan itibariyle hamamın en büyük mekânıdır. Bir başka deyişle soyunmalık mekânı, genel olarak, halvet hücreleri de dahil olmak üzere, bütün sıcaklık mekânının alanına yakın büyüklükte bir alanı kaplamaktadır. Bu mekân, bazı kaynaklarda hatalı bir şekilde “soğukluk” olarak da adlandırılmaktadır. Soyunmalık. Müşterilerin yıkanmak için hazırlandıkları veya adından da anlaşılacağı gibi soyundukları bir bölümdür.
Frigidaryum (Frigidarium): Roma hamamlarında, içinde yüzme havuzu da bulunan soğuk bölüm, soğukluk.
Frigidarium, Roma Hamamları’na has özel bir bölümdür. Roma Hamamlarının. Türk hamamları’ndan en önemli farkını bu mekân oluşturmaktadır. Baptisterium diye de tanımlanan bu bölüm, soğukluk veya soğuk banyo salonu olarak tanımlanabilir. Roma Hamamları’nda soğuk su havuzunun bulunduğu bu bölümde büyük eğlencelerin tertiplendiği de bilinmektedir. Sıcak iklimlerde serinlemek amacıyla kullanılan bu bölüm genellikle büyük boyutlarda inşa edilmiştir.
Hamamın soğuk odası “frigidarium”da; mekanın ortasında veya duvar kenarlarında havuzlar bulunmaktaydı. Bu havuza Seneca, piscina adını vermekteydi. Ayrıca, özellikle yaz aylarında kullanılan, atmosfere açık, notio adı verilen büyük boyutlu bir başka havuz da bazı hamam komplekslerinde görülmekteydi.
Tepidaryum (Tepidarium): 40 C’ye ısıtılmış ve içerisinde sauna seansları arasında dinlenilebilen oda.
Tepidarium, Türk Hamamları’nda yer alan ılıklık mekânını karşılamaktadır. Bazen hatalı olarak soğukluk adıyla da anılan bu bölüm, içinde tuvalet ve tıraşlığın da yer aldığı bir geçiş mekânı şeklindedir. Ilıklık, ayrıca hamamın soyunmalık ve sıcaklık mekânları arasında, vücudun sıcaktan soğuğa veya soğuktan sıcağa adapte olabilmesi için belli bir süre beklenilen ya da serinlemek ve dinlenmek amacıyla kullanılan bir mekândır. Sıcaklık mekânı ile soyunmalık mekânı arasında yer alır. Genellikle XII. ve XIII. yy. Türk Hamamları’nda, ılıklık ve soyunmalık mekânları arasında, sadece tuvalet ve tıraşlığı kapsayan ve “Aralık” olarak isimlendirilen ayrı bir mekân bulunmaktadır. Klasik Osmanlı Hamamları’nda bu bölümün işlevi, ılıklık mekânına aktarılmıştır.
Frigidarium ile kaldarium arasında olması önerilen “tepidarium”; hamamın ılık salonuydu ve çoğunlukla zeminden ısıtılmaktaydı. Vücudu ovma ve yağlama, eğer bu iş için farklı mekanlar yoksa, burada yapılmaktaydı (o dönemlerde henüz sabun bilinmiyordu).
Kaldaryum (Calidarium): Roma saunası. Odadaki duvar ve banklar 40 ile 50 C arasında sabit bir sıcaklık saçmaktadır. Hava nemi oranı yaklaşık %100’dür. Kan dolaşımını zorlamaz. Adaleler gevşer, koku esansları solunum yollarını rahatlatır. Sıcak ve kuru sauna için hazırlık odası olarak da kullanılır.
Calidarium, hamamın en sıcak bölümüdür. Türk Hamamları’nda sıcaklık mekânı olarak isimlendirmektedir. Hamamın en önemli mekânı olan sıcaklık, XII, yy. örneklerinde bile, gelişmiş bir plân şemasına sahiptir. Bu mekân, genellikle bir kubbenin örttüğü merkezi bir alan etrafında sıralanan eyvan ve hücrelerden meydana gelmektedir.
Sıcak oda “kaldarium”, hamamın en önemli mekanıdır. Bazı hamamlarda, soğuk havalarda kullanılmak üzere, asıl kaldariumun yanına küçükleri de yapılmaktaydı. Vitruvius, bu mekanın öğleden sonra güneşini almasını ve güneye cephesi olmasını önermekteydi.
Hipocastum (Hypocaustum): Türk Hamamları’nda cehennemlik ve külhan adıyla bilinen bölümlerdir. Hamamın ısıtma tertibatının bulunduğu bu bölümde; ateşlik, cehennemlik. Sıcak su haznesi, tüteklik ve bakır kazan bulunmakladır. Roma Hamamları’nda uygulanan ısıtma tertibatı İle Türk Hamamları’nda yer alan külhan benzer özelliklere salı iptir. Külhan, genellikle sıcaklık mekânının bir tarafına yerleştirilen sıcak su deposunun altında bulunmakladır.
Sudatorium: Ocağa yakın inşaa edilen terleme salonu, “sudatorium”da, sıcaklık doğal olarak daha yüksek olmaktaydı ve iç ortam nemi, mümkün olduğunca düşük tutulmaya çalışılmaktaydı.
Çeşitli spor karşılaşmalarının yapıldığı ve oyunların oynandığı “palaestra”ların da hamam kompleksi içinde önemli bir yeri vardır. Tüm bu ana mekanların dışında, ayrıca, çok farklı işlevleri olan “iatrına” (genel tuvalet), “nymphaeum” (nympha heykelleriyle süslü çeşmeler), “müze” odası (heykellerin yeraldığı bir başka oda) gibi mekanlar da bulunmaktaydı.
Ankara Roma Hamamı
Ulus Meydanından Yıldırım Beyazit Meydanına uzanan Çankırı Caddesi üzerinde, Ulus’tan itibaren yaklaşık 400 m uzaklıkta, yolun batısında, caddeden 2.5 metre kadar yükseklikte yer alan Roma Hamamı, III. Yüzyılda Septimius Severus’un oğlu Roma İmparatoru Caracalla (212-217) tarafından Sağlık Tanrısı Asklepion adına yapılmıştır.
Spor alanının hemen arkasında phirigidarium (soğukluk) kısmı, solunda ise kenarlarında oturma basamakları bulunan piscina (yüzme havuzu) ile apoditarium (soyunma yeri), sağda yuvarlak tuğludan yapılmış sütun parçaları bulunan soğukluk yer almaktadır. İkinci sırada bulunan tepidarium (ılıklık) kısmında yine yuvarlak tuğladan sütun parçaları bulunmaktadır. Yıkanma odaları bu sütunların üzerinde bulunmaktaymış. Caldarium (sıcaklık) kısmı ise hamamın en arka kısmında yer almakta olup, 12 adet külhanı bulunmaktadır.
Herodes Attikus Roma Hamamı
Çanakkale’nin Ezine ilçesine bağlı Geyikli beldesi’ndeki Aleksandreia Troas Antik Kenti’nde bulunan ve Anadolu’daki, Roma Dönemi’ne ait en büyük hamamdır.
1809 yılına kadar büyük kısmı ayakta olan yapı, bir deprem sonucu yıkılmış ve bugün görünürde, bir kemeri kalmıştır. Bu hamamın ölçüleri oldukça büyüktür. Cephesi yaklaşık 100 metredir. Anadolu’daki roma dönemi’ne ait bugüne kadar bilinen en büyük hamam yapısıdır. Yapının anıtsal ölçüleri, bugün ayakta kalan kemerlerden anlaşılmaktadır. 2000 ve 2001 yılında yapı araştırmaları tarafından restorasyon projesi hazırlıklarına başlanmış, yumuşak ve deniz kabukları içeren kireç taşından yapılmış ve yıkılma tehlikesi çok yüksek olan kemerlerden birisi koruma altına alınmıştır.
Shiatsu (şiatsu, şiyatsu, şayatsu)
Shiatsu (şiatsu) kelimesi Japonca bir kelime olup, “parmak basıncı” anlamı taşımaktadır. Japonca’da “shi” parmak, “atsu” ise basınçtır. Her ne kadar Shiatsu kelimesi parmak basıncı anlamına gelse de, aslında Shiatsu parmakların, dirseklerin, dizlerin ve ellerin hep birlikte kullanıldığı bir masaj yöntemidir.
Shiatsu, geleneksel Çin tıbbına ve Japonların tarihi masaj tekniklerine dayanan fiziksel bir terapidir. Japon türü Akupresür. Shiatsu’yu akupunkturdan ayıran ve daha güçlü kılan pek çok özellik vardır.
Akupunktur ve Shiatsu, 5000 yıldan bu yana tanınan kadim meridyen (beden içi enerji kanalları) haritasını kullanmaktadır. Amaç, tıkanmış olmaları muhtemel enerji dağıtım noktalarına iğne batırmak ve batırılan iğneyi, içeride çevirip bir vakum yaratarak, noktanın meridyenin diğer bölümlerinden kendine doğru enerji çekmesini sağlamaktır. Böylece, beden içi enerji dolaşımı yeniden dengeye girecektir.
Ağrıyan noktalara ve akupunktur noktalarına veya meridyen boyunca, dairesel şekilde hafif bastırarak masaj yaparak birikmiş enerji çözülür ve vücudun kendi kendini iyileştirme gücü tetiklenir. Ki denilen hayat enerjisinin aktığı meridyenler (kanallar) üzerindeki belirli noktalara uygulanan basınç sayesinde vücudun çeşitli bölgelerinde bulunan gerginlikler ve kasılmalar giderilir. Önemli bir tedavi ve iyileştirme yöntemi olan Shiatsu, aynı zamanda sağlıklı kişilerin sağlıklarını korumasına da katkı sağlar. Bu yöntem, iğnesiz akupunktur ve “accupressure” olarak da bilinir.
Shiatsu’nun yararları:
Temel amacı bedenin bağışıklık sistemini güçlendirmektir. Bununla birlikte, bel/boyun/sırt ağrıları/fıtıkları, adale kasılmaları / gevşemeleri ve -kanser dışında kalan- her türlü iç organ hastalıklarının sağaltılmasında çok etkin ve kesinlikle yan etkisi bulunmayan bir masaj yöntemdir.
Shiatsu tatbiki sonucu kas dokusunun esnekliği artarak kişiye huzur verir, zihnini berraklaştırır, baş, sırt, bel, boyun v.s. ağrılarını geçirir, iç salgı bezlerinin ve iç organların çalışmalarını düzenler, sindirim sistemi, romatizma, kireçlenme v.b. sorunlarda etkilidir, sinir sisteminin düzenli çalışmasını sağlar, stresin etkilerini azaltır ve giderir, nihayet uykunun kalitesini yükseltir. Shiatsu’nun hiçbir yan etkisi yoktur.
* Deriye esneklik kazandırır.
* Dolaşım sisteminin gelişmesini sağlar.
* Kas sistemini geliştirir.
* Kemik yapısının iyileştirilmesine yardım eder.
* Sindirim sisteminin fonksiyonlarını destekler.
* Hormonal dengenin korunmasına yardımcı olur.
* Sinir sisteminin fonksiyonlarını düzenler.
Tedavi alanları:
Shiatsu’yu akupunktur gibi diğer Uzakdoğu kökenli iyileştirme yöntemlerinden ayıran en önemli özelliği, yalnızca tek bir organa veya bedenin bir bölümüne değil, vücudun tümüne uygulanması ve böylece iyileştirmeye yardımcı olmasıdır. Bu açıdan Shiatsu, hem bedeni hem de ruhu dinlendiren ve güçlendiren bütünsel (holistic) bir iyileştirme yöntemidir.
* Romatizma tedavisi
* Sırt ağrıları
* Baş ağrısı/migren
* Uykusuzluk
* Bağırsak problemleri (kolit, kabızlık, ishal)
* Kas çekilmeleri
* Üremeyle ilgili problemler
* Solunum problemleri (astım, bronşit)
* Sinüzit
* Stres kaynaklı rahatsızlıklar
Temel Yağlar (Özyağlar)
Çoğu bitkisel özlü yağlar aromaterapide taşıyıcı yağ olarak kullanılabilir. Seçilen yağın yapısı ve tedaviye uygun olması alınacak sonucu güçlendirir. Genellikle yüz bölgesinde kullanılacak olan bir yağın hafif yapıda ve vitaminli olması, tedavinin etkisini güçlendirir. Örneğin yayoba yağı veya çayırnergisi yağı, ciltte genel yatıştırıcı ve iyileştirici etki yarattığı için, cilt problemlerinde kullanılması, tedavinin etkisini güçlendirir. Binbirdelikotu yağı, sinirsel gerginlik veya depresyon durumlarında uygulandığında çift etki sağlar. Buğday tohumu yağı ise, güçlü E vitamini içerdiği için yaşlı kişilerde uygulanması daha uygundur, vs. Burada esas olan bakım esnasında seçilecek yağın kişinin terapi amacına uygun olması ve terapinin etkisine uyum sağlamasıdır. Örneğin, uyarıcı bir terapide aşırı uyuşturucu etkideki bir yağ kullanılmazken, aşırı sinirli olan bir kişi tedavi ediliyorsa, ağır koku bırakabilen bir temel yağ seçilmemelidir. Örneğin; zeytinyağı.
Taş Masajı (Stone Terapi)
Sıcak volkanik taşların vücudun belirli bölgelerine yerleştirilerek ovulması şeklinde uygulanan bir yöntemdir.Sıcak ve kaygan bir his uyandıran volkanik taşlar vücutta biriken stresi de çekme özelliğine sahiptir. Öz yağların kullanıldığı bu terapi stres ve sırt ağrılarına iyi gelmektedir.
Thalasso Sağlık Ve Fitness
Fiziksel sağlık için kısa bir egzersiz programı yeterlidir ama soru şu ki ;Sizin kendi sağlığınız için ne kadar zamanınız var ?
İyi bir egzersiz programının bedeninizi ruhsal ve fiziksel anlamda geliştirdiğini biliyor musunuz ?? Faydalarının sizin düşündüğünüzün ötesinde olduğunu inanın,,,
-Kilonuz ve ilgili sorunlar
Egzersiz programları kilonuzu ve buna bağlı problemleri kontrol eder. Düzenli,dozajında fiziksel aktivite metabolizmamınızın hızlı çalışmasına ve buna bağlı olarak da
yağ katabolizmasında ki floş yağların vücudumuzdan atılmasını sağlar.Bu da düzensiz yağ stoklanmasına yani selüloite engel olur.Kontrolsüz kilo artışının gizli şekeri
tetiklediğini unutmayınız.Bunların dışında vücudunuzdaki her fazla kilo diz eklemlerinde 4 kat,ayak bileklerinde 3 kat,karın bölgesindeki her 1 kilo fazlalık ta bel bölgesinde vücudunuzun ağırlık merkezine bağlı olarak 3-5 kat fazla hissedilir.Bu da kas ve iskelet sisteminin kısa vadede zarar görmesiyle eşdeğerdir.
-Kardivasküler sistem ve egzersiz
Egzersiz kanınızdaki hücre yenilenme süresini hızlandırır ve ayrıca kanınızın oksijen taşıma kapasitesini arttırır.Kalbinizin daha sağlıklı çalışmasını sağlar.
Çünkü hareket damarlarda genişlemeye neden olur,kalp verimli çalışır ve hastalıklara yakalanma riski azalır.
10 dakikalık ev egzersizleri bile bu süreci tetikler;kan kollestrol miktarı dengelenir,kötü huylu kollestrol miktarı ve trigliseritiniz azalır.Anlaşıdığı üzere düzenli fiziksel hareket bize kaliteli ve sağlıklı yaşam şansı sunuyor.
-Hastalığı önleyen spor
Yapılan bilimsel çalışmalar ortaya koymuştur ki sistemli fiziksel aktivitenin bir dizi sağlık sorununu kontrol altında tuttuğunu yada engellediğini ortaya koymuştur.Çünkü kassal aktivite kasların atık madde ve toksin atma kapasitesini geliştirir.
Uzmanlar bu gelişimin kolon kanserini ciddi anlamda engellediğini belirtmişlerdir.Ayrıca kadınlar üzerinde yapılan araştırmalarda deneklerin neredeyse %50 sinde endometriozis sorunu ortadan kalkmaktadır.Egzersiz kemik dokuyu güçlendireceği için osteoporoz dönemini öteler,hormonel dengeleri sağlar ve depresyon gibi sinirsel,psikolojik hareketliliğe engel olur.
Sonuç olarak; sağlıklı ,zinde ve kaliteli bir yaşam için hala zamanınız yok mu?
Thalasa Yunanca’da “deniz” anlamına gelir. Terapi de “iyileştirme ve tıbbi kontrol” anlamı taşımakta olup üç vazgeçilmez faktör;
* Denizin belirli derinliğinden elde edilen ve insanın vücut sıcaklığı kadar ısıtılan tuzlu deniz suyu.
* Yosun, çamur ve termal plankton gibi denizden elde edilen unsurların toplanması.
* Deniz iklimi ve deniz havası.
Talassoterapi (thalasso-terapi) deniz suyunu ve sıcaklık kullanılarak yapılan bir “yeniden canlandırma” terapisidir.
Bu terapi, vücudun ihtiyacı olan doğal element ve mineral tuzların vücuda yeniden kazandırılmasını sağlar. kan dolaşımını düzenlediği gibi ruh ve vücuda rahatlama sağlar.stres ve selülit giderici, zayıflatıcı, toksin atıcı, sindirim ve dolaşım sistemini düzenleyici, cildi güzelleştirici özellikleri bulunan bu terapinin en önemli kuralı deniz suyu ve deniz yosununun kullanılmasıdır.
Thalasso-terapinin önerilen tedavi süresi 9-12 gündür. Bir haftadan az olması tavsiye edilmez. her tür tedaviden önce olduğu gibi thalasso-terapiden önce de genel bir doktor kontrolü yapılmalıdır. Masaj ve rehabilitasyon uzman bir fizyoterapist tarafından, banyo ve duşlar ise uzman bir hidroterapist tarafından yapılmalıdır. Ayrıca, her birey için ayrı programlar oluşturularak bireyin ihtiyaçlarına göre de thalasso-terapi uygulanabilir. Bu programlardan bazıları anti-stres, anti-selülit, romatizma ağrıları, zayıflama ve sıkılaşma programları, doğum öncesi ve sonrası, kalça ve diz ağrıları için uygulanan programlardır.
İnsanın kan plazmasını deniz suyu kompozisyonuyla kıyasladığınızda, hemen hemen aynı olduğu anlaşılır. deniz suyu vücut ısısı kadar ısıtıldığında oligo element olarak adlandırılan hayati elementlerin cilt tarafından emilimi daha da kolaylaşır. Bunun da kaslar üzerinde rahatlatıcı, kasılmaları hafifletici ve ağrı giderici etkileri vardır.
Deniz suyu ve havasından yararlanılarak aşağıda belirtilen kür uygulamaları yapılmaktadır.
* Serbest deniz banyosu
* Deniz kaplıca kürleri
* Deniz suyu içme kürleri
* Deniz çamuru kürleri
* Solunum yolu ile kür
* Deniz iklim kürleri
Talasso terapinin Olumlu Etki Yaptığı Hastalıklar
Serbest Deniz Banyosu ve Deniz İklim Kürlerinin Olumlu Etki Yaptığı Hastalıklar
* Deri hastalıkları
* Sinir yorgunlukları
* Bünyesel yorgunluklar ve kasları güçlendirme
* Solunum yolu rahatsızlıkları
Doktor Denetiminde Yapılan Deniz Kürlerinin Olumlu Etki Yaptığı Hastalıklar
Deniz Kaplıca Banyoları
* Romatizmal hastalıklar
* Deri hastalıkları
* Kan dolaşımı ve kalp hastalıkları
* Sinir ve bünye yorgunluğu
Deniz Suyu İçme Kürleri
* Mide ve bağırsak hastalıkları
* Karaciğer-safra kesesi hastalıkları
* Kan zayıflığı hastalıkları
* Beslenme bozukluğu hastalıkları
Solunum Yolu ile Kürler
* Astım
* Bronşit
Ayrıca deniz banyosu ve içme kürleri sonucunda, deniz suyunda ender element olarak bulunan fosfor düşünme yeteneği ve hücre çoğalması, Kalsiyum-Flor diş sağlığı, Demir-Kobalt kan dolaşımı, İyot ise gutlar üzerinde olumlu etki yapmaktadır.
Thalasso-Terapi’de uygulanan tedaviler
Thalasso-terapide, işlem görmüş deniz suyu, deniz mineralleri, tuz ve yosun gibi minerallerle birlikte gerekli özelliklere sahip araç gereç de kullanılır.
Pressoterapi: pressoterapi makinası denen sofistike bir makinenin kullanımıyla yapılan masajın yanısıra “lenf drenajı” yapılmasıdır. bu işlem selülit, bacaklarda ağırlık hissi veya vücudun normalden fazla su tutması gibi durumlarda idealdir.
İskoç duşu: vücudun farklı bölgelerine 4 metre uzaklıktan yüksek basınçlı deniz suyu duşu uygulanmasıdır. bu işlem kas sağlığını artırır, kan dolaşımını düzenler, selüliti azaltır ve kilo kaybına yardımcı olur.
Vibrosauna: bu özel sauna yöntemiyle, yatay vaziyette pozisyon verilmiş kişiye titreşim terapisi, müzik terapisi ve/veya aromaterapi uygulanarak bütünsel bir rahatlama sağlanır.
Aqua gym (su jimnastiği): suda yapılan egzersizlerdir. vücudu toksinlerden arındırırken kilo kaybı da sağlar.
Analitik havuz: fizik tedavi uzmanının yardımıyla kişiye özel bir egzersiz programı oluşturularak artrit, doğum sonrası, lumbago, selülit gibi problemlere suda çözüm getirilir.
Afüzyon duşu: isıtılarak vücuda püskürtülen deniz suyuyla yapılan masajla gerçekleştirilir. bu işlem kan dolaşımını uyarır, stress azaltarak rahatlamayı sağlar.
Balneoterapi: Özel olarak tasarlanmış olan anatomik banyo küvetleri kullanılarak vücuda masaj yapılır: bu banyolarda bir seri dairesel dalga sayesinde baştan ayağa kadar drenaj sağlanır. su 192 adet bilgisayar ayarlı hava püskürtücüsü sayesinde vücuda verilir; su basıncının ayarı tedavinin amaç ve gereksinmelerine göre ayarlanır. bu işlemle birlikte deniz yosunları, deniz tuzları, öz yağlar gibi organik fonksiyonlarda etkili olan maddeler de kullanılabilir.
Body wrap: mikroestalladas® yosununun vücuda kaplanmasıyla yapılır. toz halinde olan bu yosun sıcak suyla karıştırılır ve elde edilen harç vücuda uygulanır. bir termal örtüyle kaplanmış olan şekliyle organizmanın toksinlerden arınması, ihtiyaç duyulan minerallerin emilmesi sağlanarak birçok başka yararın dışında selülitten kurtulma, zayıflama, rahatlama gibi yararlar sağlanır.
Hidromasaj: 37 derece sıcaklıkta deniz suyu ile doldurulmuş bir küvette uygulanan su masajıdır. vücut ile deniz suyu arasındaki kimyasal alışveriş ve yüzlerce hava kabarcığı hem ruhsal hafiflik ve dinginlik hem de kan dolaşımında hızlanma sağlar.
Basınçlı duş: Özellikle vücudun kritik bölgeleri olan bacaklar, bacak üstleri ve kalçalara 36-40 derece sıcaklıkta basınçlı duş tutulmasıdır. bu teknik dokuların toparlanmasına ve selüliti silmeye yardımcı olur.
Thalasso-Terapi sonrası masajlar
Thalasso-terapi sonrası yapılan masajlar özellikle ruhsal rahatlama için vazgeçilmezdir:
Shiatsu masajı: japon kökenlidir. akupunktur noktalarına masaj uygulayarak enerji dengesi sağlama tekniğine dayanır. stresi giderir, yorgunluğu alır, lenf ve kan dolaşımını artırır.
Aromaterapi masajı: bitkisel öz yağlarla yapılan rahatlatıcı, lenf ve kan dolaşımını hareketlendirici bir masajdır.
Yıldız masajı: ayrık 2 bacak, ayrık 2 kol ve baş ile yıldız şeklinde yatılarak uygulanır. masaj uzmanı saçtan ayak uçlarına kadar basınçlar uygulayarak masaj yapar. stres giderici ve yoğun rahatlatıcı etkisi vardır.
Kaliforniya masajı: tamamen rahatlatmaya yöneliktir. masaj uzmanı tarafından yoğurma ve ovma hareketleriyle uygulanır.
Geleneksel masaj: pek çok teknik ile uygulanabilir: hafif dokunuşlar, basınçlı dokunuşlar, ovma gibi. Özellikle incelmek isteyenler için uygundur. kan dolaşımını hızlandırır, kasların güçlenmesine yardımcı olur.
Thalasso-Terapi’nin Etkisini Arttıran Etkenler
Thalasso-terapiden en yüksek ölçüde sonuç almanız için işte size 4 altın yardımcı: hareket, uyku, dinginlik ve dengeli beslenme.
Hareket: bir spor salonunda efor testinden geçtikten sonra, kapasiteniz doğrultusunda aletli veya aletsiz egzersizler yapın. ayrıca, doğada yürüyüş, yüzme, bisiklet gibi sporları yapmayı da alışkanlık haline getirin.
Uyku: en önemli güzellik reçetesidir.
Dinginlik: strese hayır! mümkün olduğunca hayatınızı ve yaşadıklarınızı kabullenin, halletmeniz mümkün olmayan şeyleri oluruna bırakın. kendinizi beyninizde ve vücudunuzda iyi hissedebilmek için çabalayın.
Dengeli beslenme: sizi strese sokan ve aç bırakan rejimlere son verin. dengeli beslenmeniz ve gerektiği kadar yemeniz ince bir görüntü için yeterli olacaktır.
Termal Banyolar
Sualtı fıskiyesinin eş zamanlı uygulanması ile yapılan termal su banyosu.
İnsan vücudununkine yakın, 35-38°C aralığında sıcaklığa sahip olan maden suları ile yapılır. Genelde önerilen belli zaman aralıklarında termal su ile dolu bir banyo küvetine veya havuza girilerek gerçekleştirilir. Tüm vücut ile yapılan küre tam banyo, yarı beline kadar suya girilerek uygulanan türüne yarım banyo ve su kaynağının zengin olduğu merkezlerde duş mekanizması aracılığı ile uygulanan türüne duş banyosu adı verilir.
Uçucu (Esansiyal) Yağlar
Dünyada her organın ve organizmanın gözle görülemeyen ve ölçülemeyen bir enerjisi (ruhu) vardır. Bitkilerde ise bu enerji, onların uçucu yağlarında saklıdır.
Yağ özleri bitkilerin hormonu sayılır ve bizim vücudumuzdaki hormonlara eş değerde bir görev üstlenir (canlandırıcı, ateşleyici, aracı). Bu uçucu yağ özleri bitkinin içinde dolaşarak ve hormonlarını şekerli ortamda birbirine bağlayarak, bitkinin bütün yaşamı boyunca, çok az miktarda üretilirler. Uçucu yağ özleri, elde edildikleri bitkilerin yapısına göre insan vücudunda iyileştirici etki yaratır. Bu etkinin doğru elde edilmesi için gerekli miktarlarda ve uygun yöntemlerle uygulanması gerekir. Terapide kullanılan uçucu yağlar, kan dolaşımı yolu ile arzu edilen bölgeye ulaşırlar. Örneğin, baş ağrısı için kullanılan bir ağrı kesici ilacın, kan dolaşımı yolu ile sinir sistemine ulaşıp ağrıyı kesmesi gibi, aroma yağları da aynı etkiyi yaratır. Buradaki tek fark, aroma yağlarının sinirleri yatıştırmak yerine, ağrıya neden olan dengesizliğin düzelmesi için gerekli ortamı yaratmasıdır. Uçucu yağlar doğal ürünlerdir ve yan etkileri çok azdır. Doğru kullanılırsa farmakolojik ilaçlardan faydalıdır.
Vichy Duşu
Farklı basınç ve ısılardaki suyun değişik duş başlıklarından akıtılarak vücudun negatif enerjilerden arınması için yapılan Vichy duşu, SPA bakımında en çok tercih edilenler arasında yer alıyor. Vichy duşu tuz artıklarını temizlerken dolaşımı hızlandırıyor.
Vücudun / Cildin Soyulması
Ciltteki ölü hücrelerin ortadan kaldırılması veya genç, taze ve temiz bir cilt etkisi sağlayacak yüzeysel soyma.
Vücut Peeling
Cildi ölü hücrelerden arındıran, hafif masaj hareketleri ile uygulanan bir bakım yöntemi.
Wellness
Tüm servisler, uygulamalar, tedavi ve rahatlama metotları vücudun, zihnin ve ruhun ahenksel uyumuyla bir bütün içerisinde kişisel huzuru teşvik eder. Batıdaki kaplıca geleneği uzak doğudaki insan öğretisini birleştirerek kozmetik ve mistik bakış açılarıyla genişlemektedir. Buna ilave olarak Fitness work outs ve hareket programları sunulmaktadır. Wellness sağlığınıza katıda bulunur ve sağlıklı olmanızı sağlar, ancak tedavi yöntemi değildir.
Rahatlama- (Relax) ve kozmetik bakış açıları (Güzellik) geniş kapsamlı olarak, ancak her şeyden önce kısa Wellness-Turlarında ön planda bulunmaktadır. Bu konuda, uzman rehberlik daima sunulmalıdır. Etkisini ancak uzun vadeli olarak gösteren davranış bozuklukları konusundaki eğitimlerde özel uzmanlığa gereksinim duyulmaktadır. Tıbbi uzmanlık, “Medical Wellness”’i ve alternatif tedavi yöntemlerini gerektirir.
Wellness ve SPA Terapiler
Odalar:
· Hamam
· Sauna
· Cilt bakım odası
· Vücut bakım odası
· Çamur odası
· Herbal küvet
· Afüzyon duş
· Su yatağı
· Jakuzili Masaj odası
· Jakuzili Vip masaj odası
· Shiatsu masaj odası
· Bali masaj odası
· Ayurvedik bakımlar odası
· Klasik masaj
· Kar Odası veya kar çeşmesi
· Macera duşu
· El ve ayak Spa wax odası
WELLNESS VE SPA TERAPİLERİ:
· Hydrotherapy (su ile terapi)
· Aromatherapy (yağlar ve esans ile terapi)
· Fitotherapy (bitkilerle ve yosunla tedavi)
· GemoTherapy (taş terapisi)
· Fangotherapy (çamur ile terapi)
· Kromotherapy (renk terapisi)
· Kinesittherapy (elle veya aletlerle yapılan masaj terapileri)
Geleneksel Banyo Türleri
Soğuk Banyolar
Buz odası ve kar çeşmesi
Sauna veya buhar odasından çıktıktan sonra vücudu serinletmek için girilen odadır. Soğuk duş veya havuza girmeye oranla daha yumuşak bir sıcaklık geçişi sağlar, bu sebeple soğuk şoklardan hoşlanmayanlar tarafından tercih edilir. Vücudu serinletme işlemi kar çeşmesinden alınan karın önce kollara ve bacaklara, daha sonra vücudun geri kalanına sürülmesiyle devam eder. Sıcaklık 2º-12º arasında değişir. Kullanım süresi 1-2 dakikadır.
Kuru Banyolar
TEPİDARİUM
Türk hamamlarından bildiğimiz “Ilıklık” mekanına denk düşen alandır. Isıtılmış koltuklarda uzanarak beklemek veya sıcak banyolara hazırlanmak için idealdir. Ayrıca vitamin bardan alınan bir içeceği yudumlarken sohbet etmek, müzik dinlemek veya kitap okumak için de kullanılabilir. Sıcaklık 30º’dir.
Sauna
Finlandiya orijinli, yüksek sıcaklık düşük nem oranı ilkesine dayanan banyo türüdür. Sauna kabinlerinde sadece kuzey ülkelerinde yetişen ağaç türleri ile istenilen yüksek kalite elde edilebilir. Finlandiya’da en çok tercih edilen sauna türü göl kenarına yerleştirilmiş, odun sobasıyla ısıtılan “Dış mekan saunaları”dır. Sıcaklık isteğe göre 60º-130º arasında değişebilir. Kullanım süresi 15 dakikadır.
Laconium
Saunada olduğu gibi ısının yüksek olduğu terleme banyosudur. Seramik veya mozaik oturma banklarından oluşur. Ortada ise serinleme amacıyla yerleştirilmiş soğuk su kovası bulunur. Sıcaklık 65º, kullanım süresi 15-20 dakikadır.
Islak Banyolar
Buhar Banyosu
Saunanın tersine yüksek nem oranı ve düşük sıcaklık ilkesine dayanan banyo türüdür. Mozaik, seramik, doğal taş gibi malzemelerin yanında akrilik malzemeden de hazırlanabilir. Sıcaklık 40º-50º arasındadır. Kullanım süresi 15 dakikadır.
Aromaterapili Buhar Banyosu
Klasik buhar banyosuna ekleyeceğiniz aromaterapi esanslarıyla elde edilen, bitkilerin farklı iyileştirici etkilerinden faydalanmayı sağlayan banyo türüdür.
Güzellik Banyoları:
Cleopatra Banyosu
Japon Banyosu
Çamur/Rasul Banyosu
Kese&Masaj
Su Masajları:
Ayak Havuzları
Whirlpool’lar
Efektli duşlar
Yüzme havuzları:
Şok havuzları
Su altında müzik dinlenen havuzlar
Tuzlu su havuzları
Buhar odası ile sauna arasındaki fark:
Buhar Odasında jeneratör odanın dışındadır, Sıcaklık en fazla 45 °C civarındadır, Nem oranı %100′e yakındır, Duvar/tavan seramikleri kullanılabilir, Eğimli tavan önemle tavsiye edilir,Zeminde kanal olması gerekir, Tüm iç yüzeylere sızdırmazlık kaplaması yapılmalıdır.Sauna da ise , Sauna ısıtıcısı odanın içindedir,Sıcaklık en fazla 90 °C civarındadır,Nem oranı %25′e varır, Duvarda ve tavanda seramik malzemeler bulunmaz, Tavan düzdür, Zemin kanalı gerekmez, Su geçirmezlik özelliği gerekli değildir.
KONSEPTLER:
Klasik – Uzakdoğu – Macera – Destinasyon – Medikal
TERAPİLER:
Masajlar – Vücut bakımları – Hidroterapiler – Peeling ve Köpük masajı
Köpük Masajı: Geleneksel Türk hamamında kese ile deri üzerinde ölü hücrelerin atılarak deri gözeneklerinin açılması ve derinin rahat solunum yapmasını sağlamak ardından yapılan köpük masajı ile de kasların gevşetilmesi ve toksinlerin atılaması için yapılan özgün ve mistik bir bakımdır.
Klasik Masaj: Dünyada en yaygın olarak kullanılan masajdır.Tüm masaj manüplasyonlarının toplandığı,teknik olarak geniş bir yelpazeye sahip ve kaslar üzerine derin etkisi olan bir masaj uygulamasıdır.
Aromaterapi: Tüm vücuda aromatik esanslarla birlikte kişi üzerine uyarıcı manüplasyonlar kullanılmadan şiddet ve tonusu düşük ahenk içinde, kişiyi hem dinlendirmek hem de psikolojik rahatlık sağlamak için yapılan bir masajdır.
Anti-stress: Kişinin üzerindeki negatif etkiyi almak için sadece geniş kas grubuna ( Bacağın arka tarafı ve sırt kısmına ) yapılan uyarıcı manüplasyonlar kullanılmayan rahatlatıcı bir masajdır.
Reflexology: Ayak taban altında bulunan iç organlara bağlantılı sinir noktalarına etki ederek iç organlarla sinir noktaları arasındaki meridyenleri duyarlı hale getirmek için yapılan bir kültürel masajdır.
Spor masajı: Spor aktiviteleri öncesinde, sonrasında ve arasında uygulanan, sert biraz daha kendine özgü manüplasyonlarla, dolaşım düzenleyici ve yorgunluğu giderici bir masajdır.
Selülit Masajı: Genellikle bayanlarda deri altında portakal kabuğu şeklinde oluşan yağ tabakalarının yakılması için daha çok problemli bölgelerde yoğunlaşılarak, uygun manüplasyonların seçilmesiyle yapılan bir masajdır.
Lenf drenaj: Lenf düğümlerinin açılmasıyla vücutta oluşan toksin ve ödemleri venöz kanalları yardımıyla lenf düğümlerine, düşük şiddetli manüplasyonlarla taşınması için yapılan bir masajdır.
Lokal masaj: Vücudun belirli bir bölgesine genellikle de sırta uygulanan bölgesel, rahatlatıcı bir masajdır.
Abiyanga: İki terapistin bir vücut üzerinde dört elle derinsel uyarı ve uyarıcı manüplasyonlar kullanmadan aromatik yağlarla senkronize bir tarzda kişiyi dinlendirmek için uygulanan mistik bir masaj.
Shiatsu: Daha çok problemlere yönelik, avuç içi ve vücudun değişik bölegeleriyle basınç yapılarak deri-derialtı dokusunu ve sinir noltalarını uyarmak için mobilize masajla birlikte uygulanan bir baskı masaj tekniğidir.Bu masajda hedef akupresür noktalarının geçtiği meridyenlerdir.
Thai Masajı: Vücudun energy kanallarındaki tıkanıklıkları gidermek amacıyla yapılan streching hareketleri bütünüdür. Thai masajı reflexology ile kombine edilerek de kullanılır
Bali masajları – Ayurvedik bakımlar: Kerala – Shirodhara – Abhyanga – Marma – Pizchicil – Navarakkizhi - Udwarthanam
Taş Masajı: Sıcak ve soğuk volkanik taşlarla vücudun belirli bölgelerine gerek sabit gerekse manuplasyonlarla yapılan ruhu ve bedeni rahatlatmaya yönelik holistic,mistik masajdır.
Köpük Banyosu: Modern bir jakuzi diyebiliriz.Thalasso Therapy programlarının ilk bakımı olan bubble bath’in içerisinde normal ısıda (33-36) derece deniz suyu doldurulur.Makinanın fonksiyonuna göre gerekli ayarlamalar yapılır.Ayak taban altlarından, bacak altlarından, bacak yanlarından, sırttan ve kollardan olmak üzere sürekli veya lokal olarak hava vererek kişi vücuduna etki eden bir bakım.Cihaz içerisinde bulunan hava delikleri yaklaşık 1-2 cm.aralıklarla bulunur. Süre:20 dakika program makine çalışır durumda, 5 dakikada program bittikten sonra hem rahatlamak üzere hemde metabolizmanın normale dönmesi için bubble bath içerisinde kalınmalı.
YOSUN BAKIMI (SEAWEAD WRAP)
İlk önce battaniyenin üzerine plastik jelatin serildikten sonra ısıtılmış deniz suyuyla karıştırılan yosun yüz hariç tüm vücuda sürüldükten sonra ilk olarak plastik jelatinle daha sonra battaniye ile kişi (kundaklanır) örtülür.Cihazda gerekli ısı ve program ayarlamaları yapıldıktan sonra kişi dinlenmeye bırakılır.
Remineralizasyon (Vitamin, minarel ve oligo elementlerin vücuda alınması)
Relaxion (Rahatlama)
Metabolizasyon (Toksin atıp yağların yakılması, selülit ve zayıflama)
Süre:20 dakika yosun ile birlikte battaniye içinde kalma.
AFFUSİON DOUCHE (VİCHY SHOWER)
Bakım cihazında gerekli programlar yapıldıktan sonra 5 tane duş başlığında yağmurlama şeklinde kişinin ilk önce ön tarafına daha sonra arka tarafına yağmurlama şeklinde yapılan, ısıtılmış deniz suyunun kişi vücuduna yapmış olduğu duyusal bir bakım.
Relaxion (rahatlama)
Sensual Stimulation (duyusal his)
Reminelizition (vitamin ve minerallerin vücuda alınması)
Süre:20 dakikalık bir bakım olup 10 dakika ön taraf 10 dakika arka tarafa yapılan bir bakım.
Not:Bu bakım tek başına uygulanabileceği gibi isteğe bağlı olarak yağmurlama duş altında da masaj yapılabilir.
PRESSO THERAPY
Kişi masaya sırtüstü yatırıldıktan sonra bacaklarına öfloraj yapılır.(Kan dolaşımını ve lenf akımını aktivite etmek için).Daha sonra plastik poşet kılıflar ayaklarına geçilirdikten sonra orijinal kılıflar bacaklarına geçirilir.Cihaz içerisinden gerekli ayarlamalar yapıldıktan sonra ayaktan başlayarak yukarıya doğru sırayla gaz basıncı ile kanı aşağıdan yukarıya pompalayarak yapılan bir bakımdır.
Blood Circulation
Mobilization
Relaxion
JET DOUCHE
Bakım öncesi kişinin duruş pozisyonları gösterildikten sonra deniz suyunun sıcaklık derecesi ve basıncı cihaz içerisinde programlanıp uzaktan tazyikli suyla dinamik şekilde kişi üzerinde kas yapısı yönünde su ile ritmik hareketlerle masaj yapılan bir bakım.(Bu bakımda suyun basıncına ve eklemlere dikkat edilmeli).
Remineralizasyon
To Relieve Muscular Tensions
Blood and Energy Circulation, Stimülation(uyarma ve tıkanma için)
Yosun Terapisi
Deniz yosunu vücuda mineraller, oligo elementler ve vitaminler kazandırıyor. Toksinleri dışarı atılmasını sağlıyor, cildi yeniliyor, selülitin azalmasına yardımcı oluyor.
Yosun deniz ve nehirlerde yetişen doğal ürünlerdir ve yaklaşık 32-60 çeşit mineral ve element içerirler (sodyum, magnesium, oksijen, silica, chlorin, bromine vs.) Ayrıca yosun insanın kan plasmasına en yakın yapıyı gösterdiği için cilt ve vücut bakımları önemlidir.
25,000 çeşit yosun bulunur ama bunlardan sadece birkaç tanesi kozmetikte kullanılır. Renklerine göre yosunlar değişim gösterir, genelde;
Yeşil: Cildi sıkılaştırır, kan dolaşımını uyarır, nemlendirir
Kahverengi: Metabolizmayı uyarır, ısıyı yükseltir, toksinlerin atılmasını hızlandırır.
Mavi-yeşil: Vitamin bakımından zengindir, metabolizmayı uyarır.
Kırmızı: Dengeleyici, yumuşatıcıdır.
Yosunun estetik bakımlarındaki faydalarından bazıları:
1– Yüksek mineral içeriği metabolik aktiviteyi ve kan dolaşımını uyarır, besinlerin hücreler tarafından emilimini hızlandırır, toksik ve artık maddelerin atılmasında yardımcı rol oynar.
2– Çok az miktarı bile ciltte yumuşatıcı etki sağlar.
3– Vücudun kendini daha iyi dengede tutumasını sağlar.
4– Saç ürünlerinde ise saç diplerinin güçlenmesini sağlar.
Komple vücuda yosun ve çamur sürülür. Gerekli ısı verilerek vücudun toksinlerini atmasına ve ödemi çözmesine yardımcı olur. jimnastikle uygulanırsa zayıflamada büyük etkisi görülür.
Zihinsel SPA (Mind Spa)
İş, ödenecek faturalar, çocuğun veli görüşmesi derken on bin parçaya bölünen zihnimiz artık imdat sinyalleri vermeye başladığında yapılacak en iyi şey, beynimizi detoksa almak. Vücudumuzu zararlı toksinlerden kurtarmak için antioksidan içeren meyve ve sebzeler yemek, yosunlarla masaj yaptırmak elbet çok faydalı ama zihinsel detoks yapılmadığı zaman tam anlamıyla bir yeniden doğma hissi maalesef sağlanamıyor.
Zihnimizi zararlı toksinlerden yani adeta içimizi kemiren düşüncelerden arındırmak için artık devreye yurtdışında “The Mind Spa” adını verdikleri “Zihinsel Spa”lar giriyor. Henüz Türkiye’de böyle bir merkez açılmamış da olsa, Amerika ve Avrupa’da şehir hayatı kazazedeleri çareyi bu spalara sığınmakta buluyor. Stres yönetimi, kilo vermek, sigarayı bırakmak, güven sahibi olmak, konsantrasyon bozukluğunu gidermek, yaratıcılığı artırmak, iç dünyamızı keşfetmek, düzenli bir ilişki yürütebilmek gibi bir çok konuda hizmet alınabiliyor.
Kendimizi keşfederken rahatlamamız yoluyla bize yardımcı olan bu yeni tip spaların en ünlüleri Atlanta’da bulunan “The Mind Spa” ve Denver’da bulunan “VAST Mind Spa”. The Mind Spa’nın kurucusu Allan Ramsay’in açıklamalarına göre, buraya gelen misafirlere hayatta her şeyi başarabilecek güce sahip oldukları ama bunun için öncelikle zihinden zehirli düşüncelerin atılması gerektiği anlatılıyormuş. Asıl amaç, zihnimizin en derin köşelerine giderek yeni bir yaşam ve düşünme biçimi için gerekli kaynakların ortaya çıkarılması ve yaşamın engellerini sağlıklı bir bakış açısıyla aşabilmek ya da kabullenmeyi göstermekmiş.
|